1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Şiddetin ülkemizle fazlasıyla ilgisi var'

31 Mart 2016

Almanya'da 8'i Türk 10 kişinin canını alan ırkçı NSU terörüne ilişkin davadan karar çıkmadan filmi çekildi. Faillerin profilini çıkaran yönetmen Christian Schwochow, Alman toplumuna ayna tutmayı amaçladığını söylüyor.

https://p.dw.com/p/1ING4
Fotoğraf: DW

Alman Birinci Televizyonu ARD, 8'i Türk 10 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünü beyaz ekrana taşıdı. "Almanya'nın ortasında: NSU" adını taşıyan proje toplam üç film ve bir belgeselden oluşuyor.

NSU serisinin ilki 30 Mart'ta yayınlandı. Üçlemenin ikinci bölümü 4, üçüncü bölümü ise 6 Nisan'da yayınlanacak. "Suçlular – Bambaşka bir gün" başlıklı ilk filmin yönetmeni Christian Schwochow Deutsche Welle'nin sorularını yanıtladı.

Deutsche Welle: NSU üçlüsünün üyelerini önce canavarlar olarak değil insanlar olarak gösteriyorsunuz. Hatta Beate Zschäpe filmin başlangıcında Jena'nın sol çevrelerinde takılıyor. Siyasi tercihte biraz da tesadüfün rol oynadığını söyleyebilir miyiz?

Christian Schwochow: Tesadüfün etkisi var. Ama şu şehirde ya da şu şehrin şu semtinde yaşarsanız, Beate Zschäpe'nin Jena Winzerla'da yaşadığı gibi, sırf orada çoğunluk Neonaziler olduğundan dolayı siz de kendiliğinden bir Neonazi olursunuz, demek istemiyorum. Filmde Beate Zschäpe'nin en iyi arkadaşı ve bizim kurguladığımız Sandra isimli bir figür de var. O da o semtte yetişip büyüyor ama tercihi farklı oluyor. Elbette arkadaş çevresinin önemi büyük. Kim destek sağlıyor, kim ailenin yerini tutuyor? Bazı semtlerde sağcılar çok güçlüydü. Teşkilatlarını kurdular ve bunun insanlar üzerindeki çekiciliği büyük oldu. Film bunu, oradaki sağcı çevrelerde büyük, somut ve cazip bir şeyin ortaya çıkışını anlatıyor.

- Müzik filminizde önemli bir rol oynuyor.

Christian Schwochow: Müzik duygulara aracı oluyor. Filmin şarkı sözleri ve besteler bize ait. Aşırı sağcı müzik gruplarının şarkıların kullanımından ötürü gelir elde etmesini böylece önlemek istedik. İnsanların hayal kırıklıklarını dile getirdiği basit sloganlar bunlar. Bir gösteri yürüyüşü ya da mitingde düşman imgesine karşı sesin yükseltilmesi ya da bir futbol stadyumunda bir kitlenin tek bir vücuda dönüşmesi gibi.

- Zschäpe'nin filmde hayali bir kız arkadaşı olduğundan söz ettiniz. Başka hangi unsurlar söz konusu? Filminizin öne çıkan sert gerçekleri nedir? Hikayeye sizin ekledikleriniz ne oldu?

Christian Schwochow: Senaryo yazarım Thomas Wendrich ve benim açımdan önemli olan şuydu: Araştırmayla elde ettiğimiz bulgular ve somut veriye ulaşılamayan noktada boşluklar bırakılan bir biyografi hazırlamak istemedik. Başta Beate Zschäpe olmak üzere bu üçlü gençliğini nasıl bir ülkede geçirdi, nasıl radikalleştiler, bunların ortaya çıkarılması bizim açımızdan önemliydi. Dosyaların incelenmesi ve üçlüyü çok iyi tanıyan kişilerle yapılan söyleşiler, birçok önemli noktanın öne çıkmasını sağladı. Bazı boşlukları da da birçok kişinin hayatını yansıtabilecek tarzda anlatarak doldurduk.

Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve Beate Zschäpe filmin ilerleyen dakikalarında ölümcül üçlüye dönüşüyor, daha da gaddarlaşıyor. İzleyiciyi etkileyen sahneler bunlar.

Christian Schwochow: Bu çok önemli. Ancak kötülüğün boyutlarını kavrayabilmek için başlangıca gitmek, bu insanların kızkardeş, ağabey, komşu, okul arkadaşı ve akraba olabileceğini düşünmek gerekiyor. Çünkü insan doğuştan kötü değildir, suçlu olarak dünyaya gelen yoktur. Belli dinamikler buna dönüşmenizi kolaylaştırır. Elbette belli bir suçlu potansiyelinden söz edebiliriz. Ancak izleyicinin bir korku filmi izler gibi koltuğuna rahatça yaslanıp, 'tamam bunlar canavar, bunlar beni biraz korkutuyor, ama tüm bunların benimle ilgisi yok' demelerini önlemeye çalıştık. Bence NSU hikayesinin, sağcı şiddet, aşırılık ve nefretin hikayesinin ülkemizle fazlasıyla ilgisi var. İzleyicinin bunu belli bir ölçüde kavramasını ve hissetmesini istiyorum.

Sizce filmde sergilenen ırkçılık iki Almanya'nın birleşmesi sonrasında mı başladı yoksa her zaman vardı da bir şekilde "serbest" mi bırakıldı?

Christian Schwochow: Doğu Almanya'da da ırkçılık vardı, bu kesinlik doğru. Elbette kendini birleşme sonrasında olduğu gibi ifade etmiyordu ama birleşmeden sonra ortaya çıktı, doğunun üzerine çöktü demek de mümkün değil. Peki birleşmeyle birlikte değişen neydi? Batıdan Neonaziler paraları ve teşkilat yapılarıyla çıkageldiler. Doğuda yeni hareketlerin temelini attılar. Filmimizde bir rol oynayan Thüringen Vatan Koruma (Thüringer Heimatschutz) kısmen Batılı Neonazilerin parasıyla kuruldu. Çünkü Neonaziler burada muazzam bir potansiyel olduğunu fark ettiler. Günümüzde de bu tür dalgaların bazen çok büyük boyutlara erişebildiğini gözlüyoruz.

Üçleme ile irtibatlandırdığınız bir hedef ya da belki bir umuttan söz edebilir miyiz?

Christian Schwochow: Elbette rahatsız etmek istiyoruz. Ülkeye bir ayna tutmak, toplumun yapısını sergilemek istiyoruz. Filmi okullarda gösterebilmeyi, tartışabilmeyi isterim. Kendimize şu soruyu yöneltmeliyiz: NSU, bu üç kelimenin bizimle ne ilgisi var? Filmlerin bu soruya yanıt arayışında önemli bir katkı olduğuna inanıyorum. Sürükleyici ve duygusal yapımlar bunlar. Ancak bunun siyasi TV, eğlence olmadığını, yine de son derece etkileyici olduğunu vurgulamak gerek.

© Deutsche Welle Türkçe
Susanne Luerweg