1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye Çin'in Avrupa pazarına "sıçrama tahtası" mı?

Değer Akal
27 Eylül 2024

Çinli BYD'nin Türkiye'ye yatırım hamlesinin gerisinde ne yatıyor? Pekin'in AB'ye "arka kapıdan girme" stratejisi, Türkiye'ye "köprü rolü" mü biçiyor? AB-Türkiye ekonomik ilişkileri, Gümrük Birliği tehlikede mi?

https://p.dw.com/p/4l7Ur
Çinli elektrikli araç üreticisi BYD ile Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında Temmuz ayında 1 milyar dolarlık anlaşma imzalandı.
Çinli elektrikli araç üreticisi BYD ile Türkiye Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında Temmuz ayında 1 milyar dolarlık anlaşma imzalandı.Fotoğraf: DHA

Çin'in otomotiv devi BYD'nin Türkiye'ye elektrikli otomobil üretimi için 1 milyar dolarlık yatırım hamlesi, Avrupa Birliği'nde (AB) soru işaretlerine ve kuşkulara yol açtı.

Çin ile rekabet etmekte zorlanan Avrupa otomotiv sanayisi, Pekin'in AB'nin korumacı önlemlerini Türkiye üzerinden baypas etmeye girişmesinden endişeli.

Ankara-Pekin hattındaki gelişmeler AB başkentlerinde de büyük bir dikkatle takip ediliyor, atılan adımların AB-Türkiye ekonomik ilişkilerine, özellikle de Gümrük Birliği'nin geleceğine olası etkileri hakkında hararetli tartışmalar yürütülüyor.

Gelişmelerin, bugün Berlin'de yapılacak 5. Dönem Almanya-Türkiye Ekonomik ve Ticaret Ortaklık Komisyonu (JETCO) toplantısında gündeme gelebileceği belirtiliyor.

Almanya Bolat'ı ağırlıyor

Almanya Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck, JETCO toplantısı vesilesiyle Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ı bugün Berlin'de ağırlayacak. İki bakan, iki ülkeden iş dünyası temsilcilerinin katılacağı JETCO toplantısına başkanlık edecek, toplantı sonrasında JETCO protokolü ile "Almanya Ortaklıkları" deklarasyonu imzalanacak.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat.Fotoğraf: Emin Sansar/Anadolu/picture alliance

Almanya Türkiye'nin en önemli dış ticaret ortağı, geçen yıl iki ülke arasındaki ticaret hacmi 50 milyara ulaştı. JETCO ile ticaret, sanayi, turizm ve altyapı alanlarında ikili işbirliğinin geliştirilmesi, engellerin bertaraf edilmesi ve ortak projelerin geliştirilmesi amaçlanıyor.

Ancak ikili ekonomik işbirliği, hem AB-Türkiye ilişkilerindeki gerilimler hem de küresel ekonomik düzende yaşanan rekabet ve sarsıntılar nedeniyle ağır sınamalarla karşı karşıya bulunuyor.

Almanya'nın saygın düşünce kuruluşlarından Bilim ve Politika Vakfı (SWP) yayımladığı son iki analizde, Ankara-Pekin yakınlaşması ve dünyadaki jeoekonomik parçalanmaların AB-Türkiye ekonomik ilişkilerine etkilerini mercek altına alıyor.

"Avrupa için ciddi sonuçlar doğuracak"

Jens Bastian tarafından kaleme alınan "Çin'in Avrupa'ya girme atağı" başlıklı analizde, Çinli otomobil üreticisi BYD'nin Türkiye'ye yatırım hamlesinin Avrupa için çok ciddi sonuçlar doğuracağına işaret ediliyor.

Bastian, BYD'nin Manisa'daki üretim tesisinde yılda 150 bin elektrikli ve hibrit otomobil üretmeyi hedefleyen ve ayrıca bir Ar-Ge merkezinin kurulmasını öngören yatırım planı için, "Türkiye'yi Çin ile Avrupa arasında bir koridora dönüştürecek ve Avrupa otomotiv endüstrisindeki güç dengesini kalıcı olarak değiştirecek" öngörüsünü aktarıyor.

Çin için Türkiye "AB'ye sıçrama tahtası" mı?

Analizde, BYD'nin Türkiye yatırımının Çin'e elektrikli otomobillerini, AB'nin bu yılın Temmuz ayında getirdiği ek gümrük vergilerini ödemek zorunda kalmadan Avrupa'ya satmaya olanak tanıyacağı belirtiliyor.

Ancak Jens Bastian, tedarik zincirlerini Türkiye üzerinden Avrupa'ya genişletmeyi ve bu yolla AB İç Pazarı'nda fiyat avantajı elde etmeyi hedefleyen BYD'nin yeni sanayi stratejisinin bununla sınırlı olmadığını da vurguluyor.

Çinli elektrikli otomobil üreticisi BYD’nin satışları Tesla’yı geçti.
Çinli elektrikli otomobil üreticisi BYD’nin satışları Tesla’yı geçti.Fotoğraf: TANG KE/Avalon/Photoshot/picture alliance

Bastian, BYD'nin hammadde ithalatından batarya üretimi ve elektrikli otomobil modellerinin nihai montajına kadar genişletmeyi hedeflediği Türkiye'deki üretim üssünü sadece Avrupa pazarına girmek için değil Ortadoğu ve Afrika pazarları için de kullanacağına dikkat çekiyor.

BYD'nin Türkiye hamlesinin, Çinli elektrikli otomobil üreticilerinin AB'nin korumacı önlemlerini arka kapıdan baypas etmek için ne tür stratejiler geliştirdiğini de gözler önüne serdiğine işaret edilen analizde, bu stratejide Türkiye'ye "köprü rolü" biçildiği belirtiliyor.

"AB ticaret politikalarını gözden geçirmeli"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için BYD'nin Türkiye'ye yatırım kararının bir "sanayi politikası başarısı" olduğuna vurgu Jens Bastian, bu gelişmenin ayrıca Ankara ile Pekin arasında artan ekonomik ve siyasi bağları da gözler önüne serdiği görüşünde.

Karşı karşıya kalınan bu yeni sınamaların AB'yi üçüncü ülkelere yönelik ticaret politikalarını gözden geçirmeye zorlandığına vurgu yapılan analizde, Türkiye konusunda AB hükümetlerine şu öneride bulunuluyor:

"Bu gelişmeler, Türkiye ile Gümrük Birliği'nin modernize edilmesi ve genişletilmesi tartışmalarının önemini artırmakta. Genişleme tartışmasında, tedarik zincirlerinin şeffaflığı ve elektrikli otomobil üretimine yönelik sübvansiyon kuralları gibi hususlar dikkate alınmalı."

Gümrük Birliği çıkmazı nasıl aşılır?

Türkiye, yıllardır Gümrük Birliği'nin modernizasyonu için AB ile masaya oturmak istiyor. Ancak bu çabalar bugüne kadar başarısız oldu. Üyelik müzakereleri Türkiye'de hukuk devleti ve demokrasi alanındaki gerileme nedeniyle dondurulurken, taraflar arasında Kıbrıs sorununa çözüm konusunda yaşanan anlaşmazlık, Gümrük Birliği'nin güncellenmesini de çıkmaza sokmuş durumda. Hatta AB liderleri son olarak bu güncellemeyi doğrudan Kıbrıs şartına bağladı.

Kadri Taştan ise SWP için kaleme aldığı "Jeoekonomik Parçalanma Çağında AB-Türkiye Ekonomik İlişkileri" başlıklı yazısında ilişkilerin geliştirilmesinin her iki tarafın yararına olacağını savunuyor.

Türkiye ve AB bayrakları.
Türkiye ve AB bayrakları.Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun (GMF) kıdemli analistlerinden  Taştan, Gümrük Birliği'nin 1995 yılından itibaren Türk sanayisinin Avrupa tedarik zincirlerine entegre edilmesinde önemli bir rol oynadığına, ikili ticaret hacminin artmasına büyük katkı sağladığına ancak sınırlı kapsamı ile günümüzün ekonomik ve siyasi gerçeklerine yanıt vermediğine işaret ediyor.

"Günümüzde jeoekonomik düzen, jeopolitik çalkantılar, bölgeselleşme eğilimleri ve karbonsuzlaştırma süreçleriyle yeniden şekillenmektedir" görüşünü kaydeden Kadri Taştan, jeopolitik değişimlerin büyük çaplı jeoekonomik değişimlere yol açtığını, Türkiye'nin AB ve Batı ile ilişkilerinde de "tehdit algıları ve küresel politikalardaki farklılaşma, karşılıklı güvende yaşanan erozyon" ile bu değişimin yansımalarının gözlemlenebildiğini aktarıyor.

"İşbirliğinin geliştirilmesi her iki tarafın çıkarına"

Ancak Taştan, hem AB'nin Türkiye hem de Türkiye'nin AB için önem taşıdığına dikkat çekerek, "Ekonomik ilişkilerin muhafazası ve geliştirilmesi her iki tarafın da çıkarına. Türkiye, özellikle komşu coğrafyalarda alternatif tedarik zincirlerinin geliştirilmesi bağlamında, AB'nin stratejik özerkliğine katkıda bulunma konusunda önemli bir potansiyele sahiptir" ifadelerini kaydediyor.

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) kıdemli analisti Kadri Taştan.
Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nun (GMF) kıdemli analisti Kadri Taştan.Fotoğraf: GMFUS/S. Halls

Taştan, AB'ye atılmasını önerdiği önerileri şöyle sıralıyor: Gümrük Birliği'nin genişletilmesi, yeniden şekillenen tedarik zincirlerine Türkiye daha fazla entegre edilirken, aynı zamanda karbonsuzlaştırma ve enerji dönüşümü çabalarına da dahil edilmesi. Ayrıca Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelinin de taraflar için önemli bir işbirliği fırsatı sunduğu belirtiliyor.

Yeni döneme hazırlık: Güven yeniden tesis edilmeli

Bununla birlikte Kadri Taştan, SWP için kaleme aldığı analizinde AB-Türkiye ilişkilerinde odaklanılması gereken öncelikli konunun "güven eksikliği" olduğunun altını çiziyor.

Yeni dönemde ekonomik ilişkilerin giderek daha fazla jeopolitik mülahazalarla şekilleneceğine işaret eden Taştan, AB'nin 2017'den bu yana bu konuda daha duyarlı hale geldiğine, doğrudan yabancı yatırımlarda jeopolitik uyumu dikkate aldığına dikkat çekiyor.

Kadri Taştan, "Yıllar süren siyasi krizler Türkiye ile AB arasındaki güvensizliği daha da körükledi. Bu nedenle, her iki taraf için de zorlu olacağa benzeyen yeni jeopolitik ve jeoekonomik döneme hazırlık olarak diyaloğu teşvik edecek ciddi mekanizmalar oluşturulmalı. AB ve Türkiye'nin kendilerini jeopolitik ekonomik gerilimlerden korumanın yollarını bulmaları gerekecektir. Bu zorlukların üstesinden başarıyla gelebilmek için birbirlerine ihtiyaçları olacaktır" sözleriyle analizini tamamlıyor.

Türkiye, BRICS’e katılmak istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 yılındaki liderler zirvesine katılmıştı.
Türkiye, BRICS’e katılmak istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2018 yılındaki liderler zirvesine katılmıştı.Fotoğraf: Presidential Press Service/AP/picture alliance

Ancak Türkiye'nin son dönemde Rusya ve Çin ile yoğun siyasi ve ekonomik ilişkileri, BRICS'e üyelik talebi, özetle AB'den farklılaşan siyasi hedef ve öncelikleri, ekonomik ilişkilerde de yeni bir sayfa açma ihtimalini güçleştiriyor.

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?