090909 Hits Venedig
10 Eylül 2009Uluslararası rekabet göz önünde bulundurulduğunda bu yılki festivalin pek parlak geçmediği söylenebilir. Bunun en önemli nedeni festival organizasyonunun sanat filmlerine ağırlık verme geleneğini bir kenara bırakarak, festivali adeta turistik bir etkinliğe dönüştürme çabasında olması.
Venedik Film Festivali Yöneticisi Marco Müller, dünyanın en eski film festivali olan Venedik Film Festivali’nin ortaya çıkışının da turistik kaygılara dayandığını söylüyor. Müller, “festival 1932 yılında başladı. Pek çok diğer festivalde olduğu gibi bu yöndeki talep turizm derneklerinden geldi. Venedik'teki otel sahipleri sezonu uzatmak istiyordu. Böylece Mostra ortaya çıktı, festival sayesinde sonbaharda da oteller burada dolup taşıyor" şeklinde konuşuyor.
Açılış İtalya'dan
Bu yılki festivalin açılışı sinemaseverlerin 1989 yapımı Oscar ödüllü “Cinema Paradiso” adlı filminden yakından tanıdığı yönetmen Giuseppe Tornatore’nin “Baaria” adlı filmi ile yapıldı. İtalyan kasabası Baaria’yı 1920’lerden günümüze üç kuşağın öyküleriyle anlatan filmin duygusal müzikleri festivalde yarışan tüm filmleri yansıtır nitelikte.
Rekabetteki durgunluk otellerdeki doluluk oranları ile de kendisini belli ediyor, zira bu yıl Venedik’teki otel odalarının yarısı boş. Ancak festivalin bu durgun havasını hareketlendiren filmler de var. Bunlardan biri de Avusturyalı genç kadın yönetmen Jessica Hausner’in “Lourdes” adlı filmi. Fransa’nın güneyindeki Katoliklerin kutsal kenti Lourdes'e gelerek, mucizelerden medet uman insanların öykülerinin işlendiği komedi türündeki film festivalin en ilgi çekici yapıtlarından.
Michael Mooere'dan kapitalizm eleştirisi
Venedik Film Festivali’ne bu yıl damgasını buran film kuşkusuz 11 Eylül saldırılarını ele aldığı “Fahrenheit 9/11” adlı filmle dünya çapında üne kavuşan Amerikalı yönetmen Michael Moore’un, kapitalizm eleştirisi yaptığı “Kapitalizm: Bir Aşk Hikâyesi” adlı belgesel. Bu film ayrıca festivalde yarışan ilk belgesel olma özelliğini de taşıyor. Moore’un filmi eleştirmenlerden farklı tepkiler alıyor. Bazı eleştirmenler filmi Amerikan propagandası olarak değerlendirirken, bazıları da Moore’un insanları isyana teşvik eden dilinden etkilenmişe benziyor. Yönetmen Moore, sistem hakkında görüşlerini ise şöyle anlatıyor: “Amerikan rüyasının en iyi tarafı, biz Amerikalıların demokrasiye ve adalete olan inancını gösteriyor olması. Eğer ekonomik koşullar insanların demokrasiden giderek uzaklaşmasına yol açıyorsa, bu sistem nasıl demokrasi olarak adlandırılabilir ki? Amerika, sadece seçmenler birkaç yılda bir sandık başına gittiği için demokrasi sayılabilir mi? Çalışan herkes, her gün işyerine adım atığında, anaysa tarafından güvence altına alınmış olan ‘özgürlük ve demokrasi' hakkından feragat etmektedir. Bu nasıl olur? Demokrasi hayatımızın her alanında, her anında uygulanmalıdır, sadece sandık başında değil?”
Yönetmen, Amerika Birleşik Devletleri’nde insanlığın kaybolmaya yüz tutacak düzeye yaklaşmasının kendisini böyle bir film çekmeye teşvik ettiğini söylüyor. Filmde, iş dünyasından kapitalizme dair çarpıcı örnekler veriliyor. Moore bu filmle, 2004 yılında “Fahrenheit 9/11” filmi ile Cannes Film Festivali’nde kazandığı sükseyi yeniden yakalamışa benziyor. 66. Venedik Film Festivali 12 Eylül’de sona erecek. Alman filmseverler ise nefesleri tutmuş, festivalde iki filmle yarışan Werner Herzog’un ülkesine ödülle dönmesini umuyor.
Peter Claus / Çeviri: Başak Özay
Editör: Ahmet Günaltay