1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye dış politikada keskin virajlarla dolu yolda

Değer Akal
3 Temmuz 2024

Suriye ve sığınmacı politikaları çıkmaza giren AKP hükümeti, dış politikada neden savuruluyor? Kayseri’de başlayan olaylar AB'yi neden endişelendiriyor? Türkiye- AB ilişkileri kopuşun eşiğinde mi?

https://p.dw.com/p/4hmqb
Fotoğraf: Turkish Presidency/AP/picture-alliance

Avrupa Birliği'nin (AB) lokomotif ülkelerinden Fransa'da yapılan genel seçimlerin ilk turunda aşırı sağcı Ulusal Birlik partisinin birinci çıkması, Avrupa'da milliyetçi ve aşırı sağcıların güçlendiği yeni bir döneme girildiğinin göstergesi oldu.

Türkiye ise Suriye ile sınırında tırmanan gerilim, yakın bölgesinde süren Ukrayna ve Gazze savaşları, ABD ile Avrupa siyasetinde yaşanan çalkantılar nedeniyle dış politikasında yeni sınamalarla karşı karşıya.

Uluslararası siyaset sahnesinde esen sert rüzgarlar, ekonomik krizle boğuşan Türkiye için ciddi sonuçlar doğurabilecek nitelikte.

"AB ile Türkiye kalıcı kopuşun eşiğinde"

Avrupa'da aşırı sağ endişenin yaşandığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le görüşecek olması da Türkiye'nin gelecekteki dış politikası açısından dikkatle izleniyor.

Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı da kaleme aldığı son analizinde Avrupa Birliği (AB) -Türkiye ilişkilerinde uçurumun kenarına gelindiği, "kalıcı bir kopuş" yaşanması riskinin arttığı, bunu önlemek için de "zamanın daraldığı" uyarısında bulunuyor.

"Bu kopuş ne Avrupa'nın ne de Türkiye'nin çıkarına" görüşünü savunan Ünlühisarcıklı, uyarısının nedenlerini DW Türkçe'ye açıkladı.

AB'nin 2019 konsey kararlarından bu yana Türkiye ile üst düzey siyasi diyalog dahi kurmadığına işaret eden Ünlühisarcıklı, "Ankara'nın BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi platformlara artan ilgisi, Türkiye'nin AB'den duyduğu hayal kırıklığının bir tezahürüdür" gözlemini aktardı.

Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı.
Alman Marshall Fonu (GMF) Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı.Fotoğraf: GMFUS

GMF Direktörü, ayrıca son Avrupa Konseyi kararı ile AB'nin Türkiye ile ilişkilerindeki olumlu gelişmenin Kıbrıs sorunundaki olumlu gelişme kaydedilmesi şartına bağlandığını anımsattı, "Yani Türkiye'ye 'deveye hendek atlat' diyorlar. Türkiye bunu yapamayacağını bildiği için alternatiflere bakmaya başlıyor" diye konuştu. Aslında ne AB ne de Türk hükümetinin bir kopuşu arzuladığını ancak gelinen noktada bunun reel bir risk haline geldiğini söyleyen Ünlühisarcıklı, endişelerine şu değerlendirmeyle açıklık getiriyor:

"Bir zamanlar çok egzantrik bir düşünce olan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik Türkiye'de gittikçe ana akım bir düşünce haline, BRICS ile angajman normal gelmeye başladı. Önce böyle şeyler normal hale gelir, sonra da kamuoyunun beklentisi haline gelir. S-400 alımı öncesinde 'Bu rasyonel değil, Türkiye Patriot'un fiyatını düşürmek için Rusya ile flört ediyor' deniliyordu. 'Rasyonel ya da değil yapar' diyorduk ve nitekim yaptı. Şimdi de Türkiye'nin Avrupa'daki blokajı kaldırmak için Çin kartını oynadığı söyleniyor. Doğru olabilir. Ama bu süreçler kendi dinamizmini kazanır, hükümetin baştaki amacı bu olmasa bile, süreç sizi oraya götürebilir."

Aşırı sağın güçlendiği AB ile ilişkiler gelişebilir mi?

Peki aşırı sağ ve milliyetçiliğin yükseldiği bir AB'nin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesini beklemek ne kadar gerçekçi?

Ünlühisarcıklı, sınırlı bir çerçevede de olsa bu yönde adım atılabileceğini söylerken sağcı popülist Viktor Orban'ın başbakanlığındaki Macaristan'ın Türkiye'ye olumlu yaklaştığına dikkat çekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban.
Macaristan’ın sağcı popülist başbakanı Viktor Orban’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çok yakın bir diyaloğu var.Fotoğraf: Denes Erdos/AP Photo/picture alliance

Macaristan 1 Temmuz itibariyle devraldığı AB dönem başkanlığı programında Türkiye'ye önceki dönem başkanlarından farklı olarak daha geniş bir şekilde yer verdi. Programda "AB için Türkiye enerji güvenliği, bölgesel güvenlik ve yasadışı göç ile mücadele gibi pek çok alanda vazgeçilemez bir ortak" ifadeleri yer alıyor. Türkiye ile işbirliğine dayalı ilişkilerin AB'nin çıkarına olduğu vurgulanırken Macaristan'ın "ortak çıkar alanlarında stratejik işbirliğinin derinleştirilmesine yeni bir ivme kazandırmaya ve Türkiye'nin aday ülke statüsüne ilişkin olarak AB-Türkiye siyasi diyaloğunu ilerletmeye çalışacağı" belirtiliyor.

"Türkiye'nin AB serüveni önünde ilave engeller çıkabilir"

Saygın düşünce kuruluşlarından Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan dış politika uzmanı (Carnegie) Alper Coşkun, AB'nin Türkiye'yi göz ardı etmesinin stratejik bir hata olacağı görüşünde.

Emekli büyükelçi Coşkun, Carnegie bünyesindeki Türkiye ve Dünya Projesi yöneticisi olarak görev yapıyor. Coşkun, Avrupa'da güçlenen aşırı sağın, son yıllarda kötüleşen AB-Türkiye ilişkilerini daha da olumsuz etkileyebileceğini söylemekle birlikte, "Reel politik gerçekler ortada. AB'de kendi demografik ve ekonomik gerçeklerine tezat oluşturacak nitelikteki siyasi değişikler, Türkiye gibi bir aktörün her bakımdan Avrupa kıtası için arz ettiği önemi değiştirecek değil. Fakat, makulde buluşmayı biraz daha zorlaştırabilir, Türkiye'nin AB serüveninde önüne ilave engeller çıkabilir" dedi.

Avrupa başkentelerinde Kayseri endişesi

Kayseri'de bir çocuğun Suriye uyruklu bir kişi tarafından taciz edildiği iddiasıyla başlayan ve Türkiye'nin farklı kentlerine yayılan olaylar, Suriye'nin kuzeyindeki Türkiye karşıtı protestolar Avrupa başkentleri tarafından yakından izleniyor. Şiddete evrilen göçmen karşıtlığının, kendini artık güvende hissetmeyen sığınmacıların Türkiye'den ayrılmak istemesine yol açmasından yani Avrupa'ya yeni bir göçmen akınından endişe ediliyor.

Kayseri’de Suriyelilerin dükkanları ve evleri hedef alındı.
Kayseri’de Suriyelilerin dükkanları ve evlerinin hedef alınması tepkiye yol açarken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya 474 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.Fotoğraf: DHA

Siyasi gözlemciler ve güvenlik uzmanlarının büyük bir bölümü yaşanan gelişmeleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye politikasının iflas ettiğinin bir göstergesi olarak yorumluyor. Türkiye'nin, Suriye'deki iç savaşa taraf olarak yaptığı fahiş siyasi hataların sonuçları ile yüzleşmekte olduğuna işaret ediliyor.

Alper Coşkun ise "Türkiye'nin PKK kontrolünde devamlılık arz eden bir hattın kurulmasının önüne set çekmesi doğru bir adım oldu. Fakat adeta böbürlenerek ve rakamları şişirerek 'biz 50 milyar doları harcadık' ve 'Herkese toprağımız açık, biz başkaları gibi değiliz' açıklamaları yapıldı. Bugün yaşananlar bu politikaların orta ve uzun vadeli etkilerinin aslında dikkate alınmamış olunduğunu ortaya koyuyor. Yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Davutoğlu'nun 'gelse gelse 50 bin ya da 100 bin kişi gelir' gibi varsayımlarıyla yola çıkılmıştı. Oysa şimdi karşı karşıya kaldığımız rakamlar ortada" diye konuştu.

AB'ye tutarsızlık eleştirisi

AB-Türkiye ilişkileri artık aslında büyük ölçüde tek bir konuya, Avrupa'ya göçün engellenmesine indirgenmiş durumda. Alper Coşkun ise AB'nin bu yaklaşımının sürdürülemez ve yanlış olarak nitelendiriyor.

"AB'nin kendi kafasında Türkiye'yi potansiyel bir yasa dışı göçmen havuzu olarak konumlandırması çok miyopik, çok yanlış bir yaklaşım. Türkiye'ye dönüp de 'Sen bunları tut gönderme' diyip ondan sonra bu baskının Türkiye'de yaratacağı etkileri yok varsaymak, Türkiye ile dayanışma gibi bir refleks sergilememek büyük tutarsızlık" sözleriye AB politikalarını eleştiren Coşkun, "Hele hele AB gibi ilkeler, değerler ve tutarlılık gibi kavramlar üzerinden hareket eden, o kavramlar üzerinden Türkiye'yi devamlı eleştiri konusu yapan, hatta bunları Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin geliştirilmesi önünde engel olarak öne süren bir yapı için bu tutum son derece tutarsız" diye konuştu.

Emekli büyükelçi ve Carnegie Uluslararası Barış Vakfı dış politika uzmanı Alper Coşkun.
Emekli büyükelçi ve Carnegie Uluslararası Barış Vakfı dış politika uzmanı Alper Coşkun.Fotoğraf: Resul Rehimov/Anadolu Agency/picture alliance

Türkiye'nin ilelebet böyle bir rolü sürdüremeyeceğini vurgulayan Alper Coşkun, "Suriye'de bir hareketlenme olduğunda Türkiye yine her şeyi kendi bünyesinde mi tutacak? Her şeyi Türkiye'den beklemek büyük bir haksızlık. Eğer sorumlu siyaset icra edilecekse, o zaman AB'nin Türkiye ile birlikte kalıcı çözümlere yönelmesi gerekecek" dedi.

"Fevri heyecanlarla her yere savrulmamak lazım"

Bu arada küresel düzen sarsılıyor. ABD'de Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Önümüzdeki dönemde ABD ile Çin arasındaki jeopolitik ve jeoekonomik rekabetin daha da kızışması bekleniyor. ABD'nin Avrupa coğrafyasında güvenliği destekleme rolünü üstlenmeye devam edip etmeyeceği de bilinmiyor.

AB, yeni bir genişleme dalgasıyla değişen küresel siyasi iklime uyum sağlama, Avrupa kıtasında yeni bir güvenlik mimarisinin temellerini atma arayışında. Tam üyeliği artık gündemden düşmüş olsa da AB Türkiye'yi tamamıyla kaybetmek istemiyor, ancak kaybetmemek adına adım da atmıyor.

Türkiye ise bir taraftan diğer tarafa savrulan, bocalayan bir ülke profili çiziyor. Dış politika uzmanı Alper Coşkun, "Stratejik düşünceye oturmayan fevri diyebileceğimiz heyecanlarla her yere savrulmamak lazım" diyor.

Türkei EU Flüchtlingsdeal Symbolbild
Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Türkiye'nin ticareti ve beşeri etkileşimi, teknoloji, inovasyon ve finans kaynaklarına erişimi bakımından Batı'ya güçlü bir şekilde entegre olmuş bir ülke olduğuna işaret eden Coşkun, değerlendirmesini şöyle tamamlıyor:

"Gayet tabii ki Çin'de bir potansiyel var, gayet tabii ki yükselen Doğu'dan, Asya'dan, Afrika'dan bahsetmek mümkün. Türkiye'nin temel omurgasını koruyarak ve güçlü tutarak, yani Avrupa, AB, ABD ve Batı ile ilişkilerini güçlü tutarak diğer kulvarlarda, yeni arayışlara yönelmesi daha doğru olur. Bizim yaptığımız hata sanki bugüne kadarki her şeyden vazgeçip yepyeni bir arayış heyecanı içerisindeymişiz gibi bir görüntü veriyoruz. Bir NATO üyesi ve AB'ye aday bir ülke olarak Türkiye'nin ‘Batı çöküyor, Doğu yükseliyor', 'Batı'nın geleceği kalmadı, alternatif başka yerlerde' şeklindeki üçüncü dünya söylemlerine yönelmesi, hem NATO'da söylediklerinizin anlamını yok ediyor, hem de her vesileyle duyduğumuz 'AB'ye tam üyelik bizim önceliğimizdir' söyleminin hiç bir anlamının kalmamasına yol açıyor. Bu defa da AB'ye dönüp ‘Bakın bu göç konusunu birlikte çözmemiz lazım' veya 'Avrupa'nın savunmasını geliştireceksiniz ama bu Türkiye'siz olmaz' dediğinizde istediğiniz sonucu alamıyorsunuz. Türkiye'nin güvenirliğini zedeleyen bu tutumla, kendi elimizi zayıflatır hale geldik."

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?