1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Talat ve Papadopulos bir araya geliyor

Mechthild Brockamp, Ajanslar5 Eylül 2007

Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü aşmak için 14 aylık sessizlikten sonra yeni bir adım atılıyor. Papadopulos ile Talat masaya oturuyor. Görüşme, BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi Möller'in konutunda yapılacak.

https://p.dw.com/p/BbZx
Zirvede iki lider açık gündemle görüşecek.
Zirvede iki lider açık gündemle görüşecek.Fotoğraf: AP

Kuzey Kıbrıs lideri Mehmet Ali Talat, 8 Temmuz 2006'daki görüşmenin ardından, yarın öğleden sonra Güney Kıbrıs lideri Tasos Papadopulos ile bir araya geliyor. BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs'taki Misyon Şefi Michael Möller'in ara bölgedeki evinde saat 16:00'da başlayacak zirvede iki lider açık gündemle görüşecek. Görüşmeye Möller de katılacak.

Talat ve Papadopulos, en son, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı İbrahim Gambari'nin adayı ziyaretinde 8 Temmuz 2006'da görüşmüştü. Papadopulos ile yarın yapacağı görüşmeden umutlu olduğunu söyleyen Talat, “5 Eylül’e umutla bakıyorum. Dünya Barış Günü’nden 5 gün sonra bir araya gelip Kıbrıs'ta barışı sağlayacak temel anlaşmayı yapmak üzere eğer ortak bir kanaate varabilirsek Kıbrıs sorununu çözmemek için ortada bir neden görmüyorum” demişti.

Tasos Papadopulos ise hedeflerinin 8 Temmuz sürecindeki çıkmazın aşılması ve uygulanmasında ilerleme kaydedilmesi olduğunu söyledi. Kıbrıs sorununda başarılı ve nihai bir çözüme ulaşılması için yeni bir BM girişiminin iyi bir şekilde hazırlanması gerektiğini ifade eden Papadopulos, BM Güvenlik Konseyi'nin onayını ve desteğini alan 8 Temmuz 2006 anlaşmasının, BM Genel Sekreteri'nin himayesi altında Kıbrıs sorununda bir çözüm bulunmasına yönelik özlü görüşmelerin başlaması için gerekli koşulları oluşturabileceğini ifade etti.

“Güney’in AB üyeliği hata”

Peki Kıbrıs ihtilafında gelinen aşama ne? Hamburg Üniversitesi’ne bağlı Barış Araştırmaları ve Güvenlik Enstitüsü’nde görevli uzman Michael Brzoska, Kıbrıs meselesini değerlendirirken öncelikle 1 Mayıs 2004’ün, 30 yıldır devam eden Kıbrıs meselesinde önemli bir dönüm noktası meydana getirdiğine, Ada’nın kuzeyiyle birleşmeyi reddeden güney kesiminin Avrupa Birliği’ne üye yapıldığını hatırlatıyor. Michael Brzoska, Avrupa Birliği’nin bu adımının önemli bir hata olduğunu söylüyor.

Kıbrıslı Rumlar, 2004 referandumunda “hayır” derken gerekçe listelerinin en üstünde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadaki varlığı yer aldı. Kıbrıs’ta halen 35 bin dolayında Türk askeri bulunuyor.

Kıbrıs uzmanı Brzoska, asker sorununun Türkiye’de yoğun şekilde tartışıldığını, çözümün, kendilerini de rahatlatıp başka alanlara güç kaydırabilmelerine imkan sağlayacağı yolunda Türk Ordusu’nun ikna edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Zaman baskısı söz konusu

Ekonomi ve ticaret, Kıbrıs meselesinin ağırlıklı noktalarını meydana getiriyor. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması'nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de kapsayacak şekilde genişletilmesine, bu adımın Kıbrıs’ı tanımak anlamına geleceğinden sıcak bakmıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti de buna misilleme olarak Kuzey Kıbrıs’a izolasyonları kaldıracak, doğrudan ticaretin önünü açacak kararların uygulanmasını veto ediyor.

Barış Araştırmaları ve Güvenlik Enstitüsü görevlisi Brzoska, her iki tarafın da zaman baskısı altına olduğunu, mal, hizmet ve kişilerin dolaşımı konusunun yeniden başlatılan görüşmelerde öncelikle ele alınmasını beklediğini söylüyor. Brzoska, ileri aşamalarda ise kuzey ve güneyin birleşmesinin gündeme geleceğini kaydediyor.

AB ihtilafta taraf oldu

Birçok siyasi gözlemciye göre Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin kabul edilmesi, AB’yi Kıbrıs meselesinde taraf haline getirdi.

Cumhurbaşkanlığına seçilen eski Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’nin yaklaşımını, "Kıbrıs sorununun çözümünde tek merkez, Birleşmiş Milletler'dir” değerlendirmesiyle çok net olarak ifade etti.

Avrupa Birliği, bu siyasi tercihin sonucu olarak meselenin çözümünde arabulucu konumunu yitirdi. Hamburg Üniversitesi’ne bağlı Barış Araştırmaları ve Güvenlik Enstitüsü uzmanı Michael Brzoska, Kıbrıs’ta çözümün Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye adaylığıyla da bağlantılı olduğunu kaydediyor.

Brzoska “Bu, zorlu bir süreç. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye baskıyı artırması, askerlerin direncini güçlendirecektir. Türkiye’de Erdoğan hükümeti Kıbrıs konusunda daha uzlaşmacı bir tavır içinde. Dolayısıyla, Avrupa Birliği perspektifinin ustaca ve inandırıcı bir şekilde sunulması, Türkiye’de pek çok konumu değiştirecektir. Ne var ki bunun için zamanlama pek uygun değil. Fransa lideri Nicholas Sarkozy’nin son açıklamaları, Türkiye’de Avrupa Birliği karşıtı çevreleri güçlendirdi. ‘Sonunda üye olamayacaksak neden ödün verelim’ görüşü giderek daha da yaygınlaşıyor” diyor.