'Türkiye mülteci krizini fırsata çevirmeye çalışıyor'
8 Mart 2016Brüksel’deki AB – Türkiye Zirvesi sonrası taraflar prensipte anlaştıklarını duyurdu. Ancak Türkiye’nin öne sürdüğü üç talebe ilişkin müzakereler devam edecek ve nihai karar için de taraflar 17-18 Mart tarihlerinde yeniden bir araya gelecek. Türkiye’nin AB’den istediği üç temel talep var: Haziran 2016’da Türk vatandaşları için vizelerin kaldırılması, AB üyelik müzakerelerinin hızlandırılması ve 2018 yılına kadar Türkiye’ye 3 milyar euro daha aktarılması. Böylece de AB’den Türkiye’ye mali yardımın hacmi 6 milyar euroya ulaşmış olacak.
"Talepler gerçekçi değil"
Brüksel merkezli Avrupa Demokrasi Vakfı’ndan Demir Murat Seyrek’e göre, Türkiye’nin önerileri büyük ölçüde mantıklı ancak taleplerin tümünün hayata geçirilmesi konusunda ise büyük soru işaretleri söz konusu. Vize muafiyeti konusunda anlaşmalar çerçevesinde Türkiye’nin yerine getirmesi gereken yükümlülükler olduğunu belirten Seyrek, “Bunun sonbahar yerine Haziran’da başlatılması önerildi. Hâlbuki AB çevrelerinde sonbaharda başlaması bile zor bir ihtimal olarak görünüyordu. AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker de zaten basın toplantısında bunun için gerekli koşulların Türkiye tarafından yerine getirilmesi gerektiğini söyledi” diye konuştu.
Seyrek, “Bu kadar kısa sürede Türkiye gerekli koşulları nasıl yerine getirecek, AB Komisyonu bunu nasıl değerlendirecek ve 28 AB ülkesi bunun üzerinde nasıl anlaşacak ve onaylayacak? Tüm bunlar büyük soru işaretleri” diye sözlerini sürdürdü.
Avrupa Birliği ve Stratejik İletişim Uzmanı Seyrek, ayrıca mali yardımlara ilişkin de belirsiz noktalar olduğunu söyledi. AB’nin daha önce söz verdiği 3 milyar euro üzerinde bile henüz anlaşma sağlayamadığına dikkat çeken Seyrek, müzakerelerin hızlandırılmasını da gerçekçi görmüyor. Seyrek, “Türkiye önümüzdeki altı ayda 5 müzakere başlığının açılmasını talep ediyor. Bu konuda Kıbrıslı Rumların büyük itirazı var ve bu başlıklar onlar tarafından veto edilmiş başlıklar” dedi.
Ayrıca Türkiye’nin istekleri için AB’nin önce kendi içinde anlaşması ve bu anlaşmaları 28 ülkenin ayrı ayrı da onaylaması gerekiyor. AB ülkelerinde Türkiye’deki temel hak ve özgürlüklere ilişkin ihlaller de eleştirilere neden oluyor. Bu da Avrupalı politikacıları düşündüren nedenlerden biri. Özellikle Almanya’da, bu konuda Merkel hükümeti muhalefetin baskısı altında. Ancak Demir Murat Seyrek’e göre, AB bu konuda pragmatik davranıyor. Seyrek, “AB’nin mülteciler konusunda acilen bir anlaşmaya ihtiyacı var, bu konuyu ayrı tutuyor” dedi. Seyrek, demokrasi ile ilgili kaygıların ise üyelik müzakerelerine yansıyacağını sözlerine ekledi.
"Türkiye fırsata çevirmeye çalışıyor"
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Murat Erdoğan da, Türkiye’nin mülteci krizini bir fırsata çevirmeye çalıştığını söyledi. Türkiye'nin uzun zamandır ilk defa AB ile masaya oturma şansı bulduğunu ve bunu da sonuna kadar kullanmak istediğini belirten Erdoğan, “Türkiye'nin zirvede ortaya koyduğu konsept, sadece mültecilerle ilgili değildi. Türkiye aslında geleceğini arıyor” değerlendirmesini yaptı.
Sadece Türkiye'nin alacağı önlemlerle de mülteci akınının durdurulamayacağını ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin önlemleri ile bu işin çözüleceğine kesinlikle inanmıyorum. Türkiye istediğini yapsın, dünyadaki mülteci akınlarını durdurmak kolay olmayacak. İnsanlar bunu anlamak istemiyor. Dünyanın her tarafından insanlar akın akın Avrupa’ya akmaya çalışacak. Türkiye’nin doğu sınırından geçiş devam ettikçe, Türkiye'den çıkış da olacak. Toplumların buna kendisini alıştırması lazım. Türkiye mülteci akınını sadece yüzde 10 – 15 civarında durdurabilir" dedi.
‘Koyun pazarlığına dönüştürülmemesi gerekiyor'
Murat Erdoğan Geri Kabul Anlaşması'nın ise Türkiye için büyük bir sıkıntı olacağını vurguladı. Avrupa'ya gitmeye çalışan kişilerin büyük çoğunluğunun Suriyeli olmadığını ve bunların Türkiye'ye geri gönderilmesinin planlandığını belirten Erdoğan, Türkiye'nin de bu kişilerin hepsini ülkelerine geri gönderemeyeceğini ve Türkiye'de kalacaklarını dile getirdi.
Ancak mültecilerle ilgili görüşmelerin bir “koyun pazarlığına dönüştürülmemesi” gerektiğine de işaret eden Erdoğan, Avrupa'nın da üzerine düşeni yapmadığını ve bu işin gerçekçi bir zemine oturtulması gerektiğini dile getirdi.
© Deutsche Welle Türkçe
Hülya Schenk