1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suriye'nin kuzeyinde çatışma önlenebilecek mi?

19 Aralık 2024

ABD, SMO ile SDG arasındaki ateşkesin hafta sonuna kadar uzatıldığını açıkladı. Ancak bölgede çatışmalar durdu mu? Türkiye ne yapmayı planlıyor? Suriye'nin kuzeyinde kalıcı barış sağlanabilir mi?

https://p.dw.com/p/4oMcG
Menbiç'te, Suriye Milli Ordusu (SMO) savaşçıları
Menbiç'te, Suriye Milli Ordusu (SMO) savaşçılarıFotoğraf: Huseyin Nasir/Anadolu/picture alliance

Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin destek verdiği Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Kürtlerin ağırlıklı olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki ateşkesin hafta sonuna kadar uzatıldığı ABD tarafından açıklanırken, Milli Savunma Bakanlığı ise bu açıklamayı "dil sürçmesi" olarak değerlendirdi.

Bölgedeki gelişmeler ve kırılgan durumdaki ateşkesin kalıcı olup olmayacağı yakından takip edilirken, SDG, Türkiye ve Türkiye destekli grupların Münbiç ve kuzeyinde ateşkese uymadığını iddia etti ve Kobani için savaşmaya hazır olduğunu duyurdu. SDG bu açıklaması öncesinde ise "silahsızlandırılmış bölge" önerisinde bulunmuştu.

Beşar Esad yönetiminin radikal İslamcı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) tarafından yıkılması ile birlikte SMO güçleri de Tel Rıfat ve ardından Münbiç'i Kürtlerin ağırlıklı olduğu SDG'nin elinden almış ve ardından iki oluşum arasında kısa süreli bir ateşkese gidilmişti.

SDG'nin omurgasını Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) askeri kanadı olan Halk Koruma Birlikleri (YPG) oluşturuyor ve YPG/PYD Ankara tarafından "PKK'nın Suriye kolu" olarak görülerek "terör örgütü" olarak tanımlanıyor. Ankara ayrıca YPG içinde Suriyeli olmayan Kürtlerin de bulunduğunu belirterek ülkeden ayrılmalarını istiyor.

ABD ise IŞİD'e karşı mücadelede SDG güçlerini Suriye'deki en yakın müttefiki olarak görürken, bölgede yaklaşık 900 asker bulunduruyor. ABD'nin bu yaklaşımının seçilmiş Başkan Donald Trump'ın 20 Ocak'ta göreve başlamasının ardından değişip değişmeyeceği ise en merak edilen hususlardan.

ABD ve Türkiye'den farklı açıklamalar

Türkiye destekli SMO ile YPG'nin bulunduğu SDG arasında Münbiç'in ele geçirilmesinin ardından yapılan ateşkesin süresinin dolmasına az bir süre kala SMO birliklerinin Kürt bölgelerine yönelik yeni bir operasyona girişmeye hazırlandıkları yönünde haberler yayılmıştı.

Bu tür bir operasyon hazırlığı resmi kaynaklarca doğrulanmazken, SDG ise bazı öneriler getirerek pozisyonunu ve elde ettiği bölgeleri korumaya yönelik çaba içinde.

SDG savaşçıları Suriye haritası olan flama tutuyor.
SDG savaşçıları 7 Aralık'ta Deyrizor'a ulaşmıştı.Fotoğraf: Orhan Qereman/REUTERS

SDG Komutanı Mazlum Abdi 17 Aralık akşamı X hesabından yaptığı paylaşımla kuzeyde Kobani (Ayn el-Arab) kentinde "güvenlik güçlerinin Amerika'nın gözetimi ve varlığı altında yeniden dağıtılmasıyla birlikte silahsızlandırılmış bir bölge kurulması için" teklif sunmaya hazır olduklarını duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller ise ateşkesin bu hafta sonuna kadar uzatıldığını bildirirken, ABD'nin Türkiye yanlısı savaşçılar ile Suriyeli Kürtler arasındaki ateşkesin uzatılmasına aracılık ettiğini belirtti. Miller, Ankara ile daha geniş bir mutabakat arayışında olduklarını ve ateşkesin mümkün olduğu kadar uzun süreyle uzatılmasını arzu ettiğini de kaydetti.

Milli Savunma Bakanlığı kaynakları ise Miller'in açıklaması ile ilgili "Türkiye olarak herhangi bir terör örgütü ile görüşmemiz söz konusu değildir. Yapılan açıklamayla ilgili bir dil sürçmesi olduğunu düşünüyoruz" yorumunda bulundu.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar merkezli Al Jazeera televizyonuna verdiği son demeçte SDG'ye yönelik Türkiye'nin askeri bir müdahalesinin olup olmayacağı sorusuna "Bu şu anda birincil olarak Şam'daki yönetimin konusudur. Onlar bu konuyu değerlendirdiklerinde gereğini yapacaktır. Bizim müdahil olmamıza gerek olmayacaktır" yanıtını verdi.

Peki bölgede kalıcı ateşkes sağlanabilir mi?

EDAM Direktörü Sinan Ülgen Esad rejiminin devrilmesiyle beraber Suriye'de yeni bir durumun oluştuğunu ve değişen güç dengeleri içerisinde Türkiye'nin elinin güçlendiğini belirterek, bu güçlenmenin Suriye'nin geneline dair olduğu gibi Suriye'nin kuzeyine yönelik de sonuçları olduğuna dikkat çekiyor.

"Türkiye özellikle İran ve Rusya faktörünün geri plana düşmesiyle YPG-SDG üzerindeki baskısını artırma imkanına kavuştu" diyen Ülgen, Türkiye'nin böylelikle Suriye'nin kuzeyindeki güvenlik ve siyasi hedeflerine ulaşmak istediğini ancak bunu YPG'ye destek veren ABD ile diplomatik bir çözüm üreterek gerçekleştirmeyi hedeflediğini belirtiyor.

Türkiye ile ABD'nin şu anda "kalıcı bir çözüm formülü" üzerinde müzakereler yürüttüğü öngörüsünde bulunan Ülgen'e göre ateşkes dönemi "müzakerelere zaman tanımak üzere üretilmiş bir formül" ve devam edebilmesi müzakerelerden siyaseten bir sonuç alınabileceği düşüncesinin kuvvetlenmesi ile mümkün.

Ülgen, sahadan gelen bazı sıcak çatışma haberleri ile son duruma dair ise şunları söylüyor:

"Görüş ayrılıklarının çok keskin hatlarda devam etmesi durumunda o zaman müzakere yerine sahada Türkiye askeri baskıyı arttırmaya yönelecektir. Son çıkan haberler de bence biraz buna işaret ediyor. Türkiye bu kartı da elinde bulundurduğunu bu suretle gösteriyor kanaatimce."

Ankara'nın öncelikleri neler?

Türkiye 911 kilometre sınırı bulunduğu Suriye'den kaynaklı bir güvenlik endişesi yaşamak istemediğini belirterek, PKK'nın kolu olarak gördüğü YPG'nin ülkenin kuzeyinde Türkiye'nin hemen sınırında "terör koridoru" olarak adlandırdığı bir oluşuma gitmesini istemiyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurları Suriye'deki son operasyonunu Şubat-Mart 2020'de Bahar Kalkanı adıyla İdlib bölgesine gerçekleştirmişti. Suriye Demokratik Güçleri'ne karşı son operasyon ise Ekim 2019'da Barış Pınarı adıyla gerçekleştirilmişti.

SDG savaşçıları
SDG'ni ABD destekleyerek, IŞİD'e karşı birlikte mücadele ettiklerini belirtiyor.Fotoğraf: Baderkhan Ahmad/AP/picture alliance

Türkiye bu operasyonlarla sınırında 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmayı amaçlarken, son açıklamasında MSB "Suriye'deki yeni yönetim ve onun ordusu olan Suriye Milli Ordusu'nun Suriye halkı ile birlikte terör örgütü PKK/YPG tarafından işgal edilen bölgeleri kurtaracağına inanıyoruz" açıklaması yaptı.

Bu çerçevede SMO'nun hedefinde Kobani (Ayn el-Arab), Rakka ve Haseke'nin olabileceği konuşulurken, bu kentlerin hangi sıralamaya göre ele geçirilmek istendiği ise net değil.

Türkiye'nin YPG güçleri ile ilgili talep ettiği bir başka unsur ise Suriyeli olmayanların ülkeden ayrılması.

Ülgen, Türkiye ile ABD görüşleri arasında bu konuda bir "yakınlaşma" olduğu tahmininde bulunarak, bunu şöyle aktarıyor:

"ABD uzun zamandır bize bu meselede çözüm formülünü 'PYD'nin Suriyelileşmesi' olarak ifade ediyordu. Yani PKK ile ve özellikle PKK içindeki Suriye yabancı unsurlarla SDG'nin ayrıştırılmasını bir çözüm olarak veriyordu. Bugüne kadar Türkiye buna çok sıcak yaklaşmadı pratikte çok kolay olmayacağını düşündüğü için. Ama şimdi sahadaki şartlar değişti, İran ve Rusya faktörünün de geri plana düşmesiyle bu çözüm daha olası hale geldi."

Müzakerelerin bu çözüm üzerinden yürütüldüğü öngörüsünde bulunan Ülgen, SDG'nin de artık masada daha zayıf olduğunu ve bu nedenle çözüme daha yaklaşmak durumunda kaldığını belirtiyor.

Dışişleri Bakanı Fidan daha önce yaptığı bir açıklamada Suriye'de yeni süreçte YPG'nin rolü olmayacağını söyleyerek, "YPG ya kendini fesheder ya da feshedilir; Suriyeli olmayan YPG-PKK kadrolarının bugünden itibaren Suriye'yi terk etmeleri gerekiyor" demişti.

Ülgen, devam etmekte olan müzakerelerin ayrıntılarını bilmenin mümkün olmadığı notunu düşerek ana hatlarına ilişkin ise şunları kaydediyor:

"Geniş bir paket olmalı diye düşünüyorum. Bu paketin çeşitli unsurlarını biliyor, bazılarını ise bilmiyoruz. Bildiğimiz unsurlar coğrafi olarak Kürt bölgesinin Fırat'ın doğusuyla sınırlandırılması, YPG-PKK ilişkisinin sonlandırılması, ABD'nin verdiği başta ağır silahlar olmak üzere tüm silahların geri alınmasına ilişkin bir program. Ayrıca SDG güçlerini Suriye devlet yapısı içine entegre edecek bir formül."

Milli İstihbarat Akademisi (MİA) Başkanı Prof. Dr. Talha Köse Anadolu Ajansı Akademisi'nde Ankara'nın Suriye'nin kuzeyine bakışını birkaç gün önce şöyle aktarmıştı:

"Sınırımızın ötesinde Türkiye'ye zarar veren bir terör örgütü olduğu sürece biz buradaki gelişmeleri duyarsız kalamayız. Bu zehir maalesef Türkiye'nin de müttefiki olan ABD tarafından da destekleniyor. İleride başka aktörler de destekleyebilir. Hızla buradan atılması gerekiyor. Bu hem yeni oluşabilecek Suriye'nin kimyasını hem Türkiye-Suriye ilişkilerinin kimyasını bozar, hem de Türkiye'nin belki de bölgesel ilişkilerini zehirler. Dolayısıyla acilen bu terör örgütünün ve bağlantılı olduğu aktörlerin buradan tasfiye edilmesi gerekiyor. Ne kadar hızlı olursa Suriye'deki normalleşme süreci o kadar hızlı olur."

ABD nasıl bir rol oynuyor?

Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler sahada olduğu kadar müzakere masasında da hızlı bir seyir takip ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Ankara'yı ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın görüşmelerinin önemli gündem maddelerinden biri Suriye'nin kuzeyi olurken, ABD şu anda Ankara ile SDG arasında arabuluculuk rolünü üstlenmiş durumda.

Florida'daki evinde geçtiğimiz günlerde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Trump da SDG'ye açık bir destek belirtmeyerek, Suriye'de kalan az sayıdaki Amerikan askerini çekme niyetini tekrarlamış ve Esad'ın devrilmesinin arkasında Türkiye'nin olduğuna inandığını söylemişti.

Ülgen, Trump açıkça SDG'ye desteğini belirtmemekle birlikte ABD Kongresi'ndeki bazı isimlerin Türkiye aleyhine yaptığı açıklamaları hatırlatarak, Trump'ın elinin umulduğu kadar rahat olmayabileceğini söylüyor.

ABD'li senatörler Chris Van Hollen ve Lindsey Graham SDG ile ateşkesi yenilememesi durumunda Türkiye için iki partili yaptırım tasarısı sunacaklarını duyurmuştu.

ABD'li Cumhuriyetçi Senatör John Kennedy de Senato'daki son konuşmasında istihbaratlarının "Erdoğan'ın Suriye'yi işgal etmeye çalıştığını" söylediğini belirterek, Erdoğan'a yönelik olarak "Bunu sakın yapma… Kürtler Kuzeydoğu Suriye'de barışçıl bir halk ve onları rahat bırak. Kürtlerin kılına zarar gelirse bu Kongre'den adım atmasını isteyeceğim ki bu yaptırımların size faydası olmayacak" ifadelerini kullandı.

 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim? 

DW-Korrespondentin Gülsen Solaker
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.