Sosyal medyanın Arap Baharı’ndaki rolü
21 Haziran 2011Cesaretli genç bir kadın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetimine meydan okuyor ve bu mücadelesini internet üzerinden herkese duyuruyordu. 25 yaşındaki Emine Abdullah Araf El Ömer, hayatını devrime adamak istediğini söylüyordu. “Şam’da Eşcinsel Kız” adlı blogundaki yazıları büyük ilgi gördü. Ancak çok geçmeden aslında böyle biri olmadığı ortaya çıktı. Blog sahibinin 40 yaşında bir Amerikalı olduğu anlaşıldı. Tom McMaster daha sonra amacının sadece dikkat çekmek olduğunu ifade etti:
“Blogla ilgili medyada yer alan ilk haberleri okuduğumda, bu çok hoşuma gitti ve kendimden çok etkilendim. Birşeyler yazmıştım ve bunlar basında yer almıştı. Aslında kurgu olan şeyler, insanlar tarafından gerçekmiş gibi algılanıyordu.”
Suriye yönetimi bu yalanın ortaya çıkmasına, birçok Batılı gazetecinin mahcup olması nedeniyle çok sevindi. Sadece İngiliz “Guardian” gazetesi değil, Batı’daki diğer büyük gazeteler, gerçek olmayan bu blogu örnek gösterip Suriyeli muhalifler hakkında sayısız haber yapmıştı. Çarpıcı başlıklarla devrim haberleri yapan gazeteler, tuzağa düşmüş olabileceklerini akıllarına bile getirmemişti.
İnternet ve siyaset
Tunus ve Mısır’da ise internet, siyasete ivme kazandıran işleviyle ön plana çıktı. Özellikle sosyal paylaşım siteleri Facebook ve Twitter, kitlelerin kısa süre içinde örgütlenmesini ve devrim hareketlerinin hız kazanmasını sağladı.
Münster Üniversitesi'nden uzman Marie Möller, yaptığı bir araştırmada diktatörlüklerde internetin önemine değiniyor. Möller, baskıcı rejimlerde insanların cezalandırılmaktan korktuğu için sokaklara çıkmadığına ve internetin bir protesto aracı olarak bu ülkelerde önemli bir rol edindiğine işaret ediyor:
“İnternette yakalanma riski, sokağa çıkmaktan çok daha az. İnsanlar, artık böyle devam edemeyeceğinin ve başka birçok ülkede büyük gösterilerin bu şekilde organize edildiğinin farkında. Eğer çok sayıda kişi belirli bir yere aynı saatte giderse, cezalandırılma riski çok daha az oluyor.”
Selim Amamu, Tunus’taki sosyal sorunların siyasi bir başkaldırıya dönüşmesini ve toplumsal bir hareketin ne denli güç kazanabileceğini kısa bir süre önce yakından yaşadı. Amamu, yüz binlerce Tunuslu’nun sokaklara döküldüğü protesto gösterileri doruk noktasına ulaştığında gelişmeleri cezaevinden izlemek zorundaydı. Protesto hareketinin sembollerinden biri olarak görülen Amamu rejim tarafından tutuklanmıştı. Selim Amamu, “internet ve sosyal medya olmasaydı, Tunus’daki devrim yine de gerçekleşebilir miydi” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Hemen olmayabilirdi, bu açık. Belki biraz zaman alırdı. Ancak bu devrimin herkes için sürpriz olduğu kesin. Sosyal medyanın ve internetin gücünün bu boyutlara ulaştığı daha önce bilinmiyordu. Tunus’ta yaşananlar bu gücün kanıtı oldu ve bu çok önemliydi.”
Kitle psikolojisine etkileri
Sosyal medyanın kitle psikolojine de etkileri var. İnternetin 21’inci yüzyıl devrimlerini değiştirdiğini belirten Psikolog Prof. Peter Kruse, devrim isteyen kitlelerin şiddete başvurmadığına, ancak buna karşılık mevcut sistemi savunmaya çalışan muhafazakarların kalabalıkları engellemeye çalıştığına dikkat çekti:
“İnternetin etkisiyle saldırganlık azalıyor. Normal koşullarda, sokağa çıkmadan önce, derin bir duygusallık içine girmemiz gerekiyor. Ancak bu derinliğe artık gerek yok. Bu duygusallığın artık sadece mevcut sistemi korumak isteyen muhafazakar kesimden geldiği kanısındayım. Devrim için harekete geçenler bu yüzden saldırganlıktan daha uzak.”
© Deutsche Welle Türkçe
Noll, Andreas / Çeviri: Hülya Köylü
Editör: Ayhan Şimşek