1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Soma kararına muhalefet: Tedbiri değil kârı tercih ettiler

15 Mart 2021

DW Türkçe, Yargıtay'ın Soma kararının gerekçesine ulaştı. Karara muhalefet eden üyeler, işçilerin hayatını kurtaracak nefesliklerin yapılmadığına ve tedbir yerine üretim baskısıyla kârın tercih edildiğine işaret etti.

https://p.dw.com/p/3qep4
Fotoğraf: OZAN KOSE/AFP/Getty Images

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Manisa'nın Soma ilçesinde 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden kazasına ilişkin Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan'ın arasında bulunduğu dört yönetici sanıkla ilgili daha önce "olası kastla ölüme neden olma" suçundan verdiği hükmü üç heyet üyesinin değiştirilmesinin ardından kaldırmasına ilişkin kararının gerekçesini açıkladı.

Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşen maden kazasına ilişkin davada, Soma Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan taksirle ölüme neden olma suçundan 15 yıl, genel müdür Ramazan Doğru 22 yıl 6 ay, işletme müdürü Akın Çelik 18 yıl 6 ay, işletme müdürü Akın Çelik 18 yıl 6 ay, teknik müdür İsmail Adalı 22 yıl 6 ay hapis cezalarına çarptırılmıştı. 

2 Ekim 2020 tarihinde bu kararı bozan Yargıtay 12. Ceza Dairesi, dört sanığın 301 kez "olası kastla adam öldürme" ve 162 kez "olası kastla yaralama" suçlarından cezalandırılması gerektiğine hükmetmişti. Oy birliğiyle alınan bu kararının ardından Daire'nin üç üyesinin görev yeri değiştirilirken yerine Kenan İpek, Fuzuli Aydoğdu ve Mustafa Yapıcı üye olarak atanmıştı. Bu arada gelen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın karar düzeltme talebini görüşen 12. Ceza Dairesi, yeni atanan üç üyenin çoğunluk oyuyla Soma davasında sanıkların "olası kastla ölüme neden olma" suçundan verdiği kararını kaldırmıştı. Daire, sanıkların "bilinçli taksirle ölüme neden olmak" suçundan cezalandırılmalarını istemişti.

TCK'da "olası kastla ölüme neden olma" suçu için 20 yıldan 25 yıla kadar, "bilinçli taksirle ölüme neden olmak" suçu için de 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İşte o kararın gerekçesi

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, eleştirilere yol açan kararının gerekçesini tamamladı. DW Türkçe de üç sanığın neden "bilinçli taksirle ölüme neden olma" suçundan cezalandırılmaları gerektiğinin anlatıldığı gerekçeli karara ulaştı.

Ölen 301 kişiden 269'unun S panolarında öldüğünü dikkat çekilen kararda, genel müdür Ramazan Doğru'nun, S panolarına ikinci nefeslik açılmasını içeren 2011 tarihli projenin faaliyete geçirilmediği ve bu şekilde kömür çıkartma işine devam edildiği belirtiliyor. Kararda, "Sanığın yeraltında çalışan maden işçilerinin iş güvenliğini hiçe sayacak şekilde ve hızla artan üretim miktarına uygun olarak alt yapının kuvvetlendirilmesi ve kömür çıkartma işinin usulüne uygun olarak yapılması konusunda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği" ifade ediliyor.

Sanık Akın Çelik'in hatalı ve eksik çalışma koşullarının önüne geçilmesi amacıyla herhangi bir girişimde bulunmayarak üretim odaklı çalışma anlayışı benimsediği belirtilen kararda, yardımcısı sanık İsmail Adalı'nın da denetim ve gözetim görevini yerine getirmediği vurgulanıyor.

"Can Gürkan üretim zorlaması yaptı"

Kararda, Soma Kömür İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı sanık Can Gürkan'ın devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bildiği, buna rağmen ocaktaki üretim miktarına odaklanarak üretilen kömür miktarını 2.5 katına çıkarılmasını sağladığına da dikkat çekiliyor. 

Soma'daki maden faciasında 301 madenci hayatını kaybetmişti
Soma'daki maden faciasında 301 madenci hayatını kaybetmiştiFotoğraf: picture-alliance/dpa

Gürkan'ın ocaktaki riski bizzat artıran eylemlerine karşılık, iş güvenliği önlemleri ve ocağın alt yapısının iyileştirilmesine ilişkin herhangi bir girişimde bulunmadığı vurgulanan kararda "Bilinçli taksir uygulamasına konu edilen S panosunda ikinci hava galerisinin yapılması hususunun öngörülebilir neticeyi engelleyici tedbirlerden yalnızca biri olduğu ve suçun manevi unsurunun belirlenmesinde tek başına ele alınamayacağı" savunuluyor.

Kararda, şu ifadeler yer alıyor: "Bunun dışında her biri ayrı ayrı öngörülen neticenin ortaya çıkmasını önleyici güce sahip tedbirlerin sanık tarafından bilinmesine rağmen bir yönetim politikası olarak gerçekleştirilmediği, böylelikle devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bilerek ocakta havalandırmaya dair gerekli teknik alt yapıyı oluşturmadan, havalandırmaya hususunda yatırım yapmadan ve iş güvenliği önlemleri almadan, aynı havalandırma planı üzerinden salt mekanizasyona dayalı üretimde ısrar ederek üretimin arttırılmasını hedefleyen, üretim zorlaması olarak adlandırılan kusurlu hareketi; aldığı karar, verdiği talimat ve oluşturduğu işletme politikası ile bizzat ortaya çıkaran sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu…"

Muhalefet eden üyelerin görüşü

Daire Başkanı Ahmet Er ve üye Nadir Güngüneş ise sanıkların olası kastla ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasını isteyerek karara muhalefet etti. Kazanın olduğu 2014'te planlanan üretim miktarının 665 bin tonken, gerçekleşen üretim miktarının 1 milyon 240 bin 189 ton olduğuna dikkat çeken Er, sanıkların dâhil olduğu yönetim ve karar alma süreçleri kapsamında gerekli teknik alt yapı oluşturulmadan, yeterli yatırım yapılmadan ve iş güvenliği önlemlerinin alınması sağlamadan üretimin arttırıldığını anlattı.

Daire Başkanı Ahmet Er, TKİ tarafından onaylanan ve açılması halinde S panosunda bulunan işçilerin kurtarılmasını sağlayacak nefesliğin yaklaşık üç yıl boyunca açılmadan ve ocağın havalandırma düzeninin iyileştirilmesine yönelik yeni bir projelendirme çalışmasına dahi başlanmaksızın programlanan üretim miktarından daha fazla kömür üretimi yapıldığını vurguladı.

Başkan Er, şu değerlendirmeyi yaptı: "Sanıkların tamamının karar alma süreci içerisinde bulunmaları ve şirketteki pozisyonları gereği ocak içerisindeki yüksek riskleri bilmelerine rağmen, 'olursa olsun' mantığı ile hareket ederek bu risklerin önüne geçmek için herhangi bir girişimde bulunmayarak gerekleşen bu neticeden olası kastı ile sorumlu olduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun sanıkların kusurlarının bilinçli taksir derecesinde olduğu şeklindeki görüşlerine katılmıyoruz."

"Tedbiri değil kârı tercih etti"

Muhalif üye Nadir Güngüneş de sanık Can Gürkan'ın yaptığı ticari faaliyetin, üretime dönük ama bir o kadarda tehlikeli özellik taşıyan bir iş kolu olduğuna vurgu yaptı. Güngüneş, "Madencilik konusunda tecrübeli sayılabilecek bir şirketin alabileceği basit tedbirlerle önleyebileceği ölüm ve yaralamalar yerine şirket yöneticisinin tedbirsiz ve özensiz davranarak kazaları önlemek adına hiçbir tedbir almayarak kârı tercih etmesi neticeyi önlemek yönünde hiçbir önlem almadıklarını ortaya koymaktadır" görüşünü dile getirdi.  

Can Gürkan'ın kazanın meydana gelmesinden dolayı sorumlu olduğunu ifade eden Güngüneş, "Sanıkların işçilerin insani şartlarda çalışmaları için uygun ortam yaratmak yerine mevzuata aykırı olarak yapılan ya da mevzuat gereği yapılması gereken hususları göz ardı etmişler, noksanlıkları ikmal etmek yerine görmeyerek çalışanlar üzerinde üretim baskısını arttırmayı tercih etmişlerdir" değerlendirmesini yaptı. Madenciler için çalışma koşullarının da kötü olduğuna ve tanıkların madencilerin tuvaletlerini bile metal kaplara yaptıklarını anlattığına dikkat çeken Güngüneş, "Sanıklar son derece tehlikeli bir iş olan yer altı madenciliğinde çalışan işçileri hiç ya da yasal mevzuatta öngörülen sürelerin çok altında eğitim vererek çalıştırma yoluna gitmişlerdir. Hatta çoğu işçinin gaz maskesi takmayı bile bilmedikleri, eğitimde görünen işçilerin bir kısmının kazada vefat ettiği saptanmıştır. Sanıkların çalışan konumunda olup, işverenin baskısından ya da işini kaybetme saikiyle hareket etmeleri onları hem cezai hem hukuki sorumluluktan kurtarmayacaktır" ifadelerine de yer verdi.

Daire'nin içtihatlarını anımsattı

Dairenin, daha önce Mustafa Kemal Paşa maden kazası gibi, kusur ve mevzuata aykırılık açısından daha az vahamet arz eden olaylarda "olası kast" kurumunu kullandığını anımsatan üye Güngüneş, 301 madencinin hayatını yitirdiği, 162 madencinin ise yaralandığı Soma maden kazasında, "olası kast" hükümlerinin uygulanması gerektiğini kaydetti. Güngüneş, "Aksi halde Türk Ceza Kanununda yer alan 'olası kast' kurumunun içinin boşalacağı ve bir başka olayda uygulama imkân ve kabiliyetinin hukuki ve fiili olarak çok azalacağı ya da kalmayacağı düşünülmüştür" dedi.

Alican Uludağ

© Deutsche Welle Türkçe