1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Rehn: “AB süreci Türkiye için çapa“

Seda Serdar/Berlin5 Temmuz 2007

Portekiz’in AB dönem başkanlığı sırasında da Brüksel, Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Rehn, Berlin’de Ankara’nın üyelik perspektifini değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/BCr2
Olli Rehn'e göre artık top Türkiye'de.
Olli Rehn'e göre artık top Türkiye'de.Fotoğraf: DW

Hrant Dink davası, Türkiye’deki dini azınlıklara sağlanması gereken haklar ve yavaşlamış olan reform süreci Brüksel tarafından dikkatle izleniyor. Almanya’nın başkenti Berlin’i ziyaret eden Avrupa Birliği’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci değerlendirdi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti davasına ilişkin olarak Rehn, “Türkiye’nin demokratikleşme sürecine ve temel özgürlüklerin gelişmesine bakarsak, evet kesinlikle Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci, ülkedeki reformların gerçekleştirilmesi için çok önemli bir itici güç. Seçimlerden sonra göreve gelecek hükümetin yasal reformları yeniden başlatacağına inanıyorum. Reformların temel taşlarından biri hukukun üstünlüğü. Bu yüzden, adalet alanındaki reformları ve hukukun üstünlüğünün işleyişini hem genel olarak hem de davalar bazında, örneğin Hrant Dink’in öldürülmesi ile alakalı olan davayı da yakından takip ediyoruz“ dedi.

“AB değerler bütünü“

Rehn aynı zamanda, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye için bir çapa niteliğinde olduğnu vurguladı: “Avrupa Birliği sadece bir Hıristiyan klubü değil. Özellikle de demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, temel özgürlüklerin ve serbest piyasa ekonomisinin oluşturduğu değerlerin bir bütünü. Avrupa Birliği üyelik süreci ise, Türkiye’deki demokratik laiklik için bir çapa niteliğini taşıyor.“

Bununla birlikte Türkiye içerisinide bulunan birçok farklı dini yapıya dikkat çeken Rehn, sözlerini “Türk Anayasası’nda da yazdığı üzere Türkiye demokratik ve laik bir ülke. Türkiye’nin büyük bir kısmı farklı özellikleri ve farklı derinlikleri olan Müslümanlardan oluşuyor. Türkiye’de başka dinlere mensup insanlar da bulunuyor. Ama bir bütün olarak bakıldığında, Türkiye, tarihi eski yüzyıllara dayanan, bir çok değişim sürecini içerisinde barındıran çok etkileyici bir oluşum“ diye sürdürdü.

Bu bağlamda dini özgürlüklerin de önemine değinen Rehn, Heybeli Ada Ruhban Okulu örneğini hatırlattı. Rehn, “Dini özgürlükler, Avrupa Birliği’nin temel taşlarından biri. Örneğin hem Fransa’da hem de Türkiye’de laiklik, devletin kurucu özelliğini oluşturuyor. Tüm dini inançların Türkiye’de eşit seviyede olmasını arzuluyoruz. Böylece, örneğin Kayseri’de bir kilise kurmak, Ludwigshafen’da bir cami kurmak kadar kolay olmalı. Bu Türkiye’nin çok fazla ilerleme göstermesi gerektiği bir alan. Buna, Rum-Ortodoks klisesi için çok önemli olan Heybeli Ada Ruhban Okulu’nu açarak başlayabilir.“

“Top Türkiye’de“

AB’nin genişlemeden sorumlu yetkilisi, Portekiz’in AB dönem başkanlığı süresince müzakerelerin gidişatı konusunda ise topun Türkiye’de olduğunu söyledi ve iki taraf arasındaki iletişimin nasıl en iyi şekilde sağlanabileceğini şöyle açıkladı: “Bu süreci canlandırmanın en iyi yöntemi, seçimlerin hemen ardından reform sürecini canlandırmak olacak. Böylece, Kasım ayında açıklanacak olan İlerleme Raporu ile birlikte Türkiye’deki reformlar hakkında iyi haberler verebiliriz.“

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Avrupa Birliği’nin sınırlarını belirleme planları konusunda ise Olli Rehn şu yorumu yaptı: “Genişleme politikası ve Avrupa’nın sınırları konusunda geçtiğimiz sene bir tartışma gerçekleştirdik. Avrupa Konseyi geçtiğimiz sene, birliğin temel değerleri olan insan hakları ve demokrasiye saygı gösterenlerin üye olabileceğini söyledi. Ama bu tabii her üye devletin tüm kararlara uymak zorunda olduğunu anlamına gelmiyor“.

Somut üyelik perspektifi

Olli Rehn sözlerini şöyle sürdürdü: “Fakat bu, Avrupa haritası üzerinde kalın çizgiler çizmemiz gerektiği anlamına geliyor. Demir perdeden kurtulmuşken yeni benzer perdeler yaratmamalıyız. Bu nedenle genişleme planlarımızı pekiştirmeye ve böylece verilmiş sözlere bağlı kalmayı tercih ettik. Yeni sözler vermekten kaçınıyoruz. Genişleme planının pekiştirilmesi demek ise şu anlama geliyor: Güneydoğu Avrupa‘nın, Batı Balkanlar’ın ve Türkiye’nin, şartları yerine getirmeleri durumunda, somut bir Avrupa Birliği üyelik perspektifi bulunuyor.“

Fransa’nın itirazları nedeniyle ekonomik ve parasal politika alanındaki fasılın açılamaması konusunda ise Komisyon’un bir engel görmediğini söyleyen Rehn, kararın AB Konseyi’deki oy birliğine bağlı olduğunu da bir kez daha hatırlatıyor. Sarkozy’nin Akdeniz Birliği planlarına ilişkin konusuna ilişkin Olli Rehn, Türkiye’ye karşı adil olunması gerektiğini yani verilen tam üyelik sözüne bağlı kalınması gerektiğini söyledi.