1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pfizer: Kahraman mı fırsatçı mı?

24 Şubat 2021

Küresel ilaç şirketi kısa süre içinde Covid-19 aşısını geliştirmeyi başardı. Ancak aşı tedariği konusunda şirkete yönelik çok sayıda eleştiri var. Peki şirketin kârı toplum sağlığının önüne mi geçiyor?

https://p.dw.com/p/3pks8
Werbetafel Pfizer COVID Impfstoff
Fotoğraf: zz/STRF/STAR MAX/IPx/picture alliance

ABD merkezli küresel ilaç şirketi Pfizer'in CEO'su Albert Bourla, geçen yıl oldukça büyük bir risk aldı ve Covid-19 pandemisine karşı ABD hükümeti öncülüğünde başlatılan kamu-özel ortaklık girişimi Warp Speed Operasyonu'nun aşı çalışmalarına katılmak yerine, Alman şirket BioNTech'e 2 milyar dolar yatırmayı tercih etti. Bourla'nın öngörüleri işe yaramış olacak ki BioNTech, hem ABD hem Avrupa Birliği hem de diğer pek çok ülke tarafından onaylanan ilk koronavirüs aşısı olarak tarihe geçti.

Ancak bu süreç pek de kolay olmadı. Başta Avrupa Birliği'nden (AB) olmak üzere Pfizer'e yönelik çok sayıda eleştiri yapıldı; yapılmaya da devam ediliyor. Şirkete yönelik eleştirilerin başında aşıdan doğabilecek zararlarda sorumluluk kabul etmemesi, aşıyı muhafaza edecek -70 derecelik dolapların çok pahalı ve tedariğinin zor olması geliyor. Ayrıca aşının doz fiyatını pahalı bulanlar da var.

"Aşı fiyaskosu"

Alman basını, bir süredir İsrail, İngiltere ve ABD gibi ülkelerin nüfusunun büyük bir bölümünü aşılamasına karşın Avrupa Birliği'nin aşılama kampanyasında neden başarısız olduğunu sorguluyor. Yapılan yorumlarda AB'nin aşıyı bulan şirketlerle anlaşmada geç kaldığı ve bu sebeple ülkelerin yeterli miktarda aşıyı gerekli sürede temin edemediği yorumu yapılırken, tüm bu yaşananlar "aşı fiyaskosu" olarak adlandırılıyor.

Peter Liese
Peter Liese Fotoğraf: Dieter Berger

Ancak Avrupa Parlamentosu'nda Hristiyan Demokratlar üyesi ve tıp doktoru olan Peter Liese ise Birliğin bu konuda gecikmesinin arkasında şirketle yapılan pazarlıklardan kaynaklandığını savunarak Pfizer'i suçluyor. Lieser, şirkete tepkisini "Pfizer, Avrupa Komisyonu üzerinde baskı uyguladı. Aslında Pfizer, başlangıçta Avrupa'da kanun olan bir şeyi kabul etmek istemedi: Bir hata yapıldığında, biri zarar gördüğünde, sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini" şeklinde dile getiriyor. Lieser, müzakerelerin tıkandığı dönemde de şirkete "Pfizer yöneticileri, kendi kârlarını insan sağlığının da ötesine koydukları suçlamasını tatmin edici bir şekilde çürütmediler" eleştirisini yapmıştı.

Arjantin örneği

Pfizer'a yönelik eleştiriler sadece Avrupa Birliği ile sınırlı değil. Şirketin aşısının üçüncü faz çalışmalarının yapıldığı Arjantin'de de benzer bir durum yaşandı. Bu ayın başında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arjantin Sağlık Bakanı Gines Gonzalez Garcia, şirketin kendilerine "çok kötü davrandığını" ifade etti.

Arjantin hükümeti, Pfizer'i aşının olası etkileriyle ilgili sorumluluk almaya ikna edemediklerini belirtiyor. Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez de "Aşının sorumlusu devlet değil. Devlet satın alır ve satarlar. Onlara neden tüm hukuki ve cezai sorumluluklardan kurtaracak bir standart sunmamız gerektiğini anlamıyorum" açıklamasını yapmıştı.

Pfizer ise Arjantin ile müzakerelerin "sorumluluk" konusundan dolayı başarısız olmadığını, aksine Arjantin'in son derece düşük bir sıcaklıkta saklanması gereken aşı dolaplarının nakliyesini ödemek istemediğini savundu. Tüm bunların sonucunda Arjantin, BionTech-Pfizer aşısı için Pfizer ile değil, Sputnik V aşısı için Rusya ile anlaştı.

 Pfizer CEO'su Albert Bourla ve BioNTech CEO'su Uğur Şahin
Pfizer CEO'su Albert Bourla ve BioNTech CEO'su Uğur Şahin

Peru'daki "başarı"

Peru'da ise hükümet ile şirket yetkilileri 20 milyon doz aşının ülkeye temin edilmesi için anlaşmaya vardı. Pfizer'in Latin Amerika ülkelerinden sorumlu yetkililerinden Marta Diez, anlaşmanın ardından "Covid-19 aşısını Perululara mümkün olan en kısa sürede ulaştırmak amacıyla Peru hükümeti ile çalışmak büyük bir onur" diye konuştu.

Ancak pandeminin başında ülkede Sağlık Bakanı olarak görev yapan Victor Zamora, pek de mutlu değil. Zamora, "Yüksek fiyatlar dikkate aldığında bu karar çok şaşırtıcı. Pfizer, ülkelerin hangi fiyattan ve hangi şartlarla satın alacağını, hangi ülkenin hangi maddeleri kabul edeceğini biliyor" diye konuşuyor.

Gizli yapılan Pfizer ile pazarlıklar sırasında Zamora, şirketi devletten tedarik karşılığında teminat talep ettiğini kamuoyuyla paylaşmıştı. Hatta şirket yetkililerinin teminat olarak devlet mülkiyetlerine erişim istediği haberleri basına yansıdı.

Peru Tıp Federasyonu Başkanı Godofredo Talavera Chavez'e göre şirketin bu stratejisi şaşırtıcı değil. Chavez, "Pfizer'in ticari bir yaklaşımı var. Güçlerini daha önce Viagra satmak için kullandılar ve aşı için de aynısını yapıyorlar" değerlendirmesini yapıyor.

Şirketlerin itibarları

Tüm bu gelişmeler şirketin insan sağlığından önce kârını düşündüğü eleştirilerine sebep olurken Nijeryalı insan hakları aktivisti Ayşe İsa Yusuf, farklı bir noktaya dikkat çekiyor. Yusuf, "Pfizer kelimesini duyduğumda aklıma Kano eyalet hükümetinin ilaç şirketlerine açtığı dava geliyor" diyor.

Nijerya'da 1996 yılındaki menenjit salgını sırasında Kano'daki çocuklara insani yardım olarak Trovan isimli bir antibiyotik gönderilmiş ve henüz gerekli onayları almayan bu antibiyotik sebebiyle, resmi istatistiklere göre 11 çocuk ölmüş, 200'den fazlası felç, körlük, sağırlık ve beyin hasarı gibi kalıcı yan etkilerle hayatlarına devam etmek zorunda kalmıştı. Önce sorumluluk kabul etmeyen Pfizer, daha sonra 75 milyon dolarlık tazminat ödemeyi kabul etmişti.

WikiLeaks belgelerinde de Pfizer'in başsavcının yolsuzluklarını araştırmak için özel dedektifler tuttuğu yer almıştı.

 Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez
Arjantin Devlet Başkanı Alberto FernandezFotoğraf: The press service of the President of Argentina/dpa/picture alliance

Patent tartışmaları

İlaç şirketlerinin tartışmalı itibarları yanında insan sağlığının kâr konusu olmayacağı görüşü de sık sık dile getiriliyor. Pfizer şu anda tıpkı diğer ilaç firmaları gibi aşısının patentini elinde bulunduruyor. Şirket, aşının patentini neden paylaşmadığı sorularına ise "hastaları sahte ve onaylanmamış ürünlerden koruma" amacında olduklarını, ayrıca bu yolla aşının diğer şirketler tarafından uygunsuz kullanımının engellendiğini savunuyor.

Küresel ölçekte bakıldığında dünyadaki zengin ülkeler, üretilen aşıların çok büyük bir kısmını şimdiden sipariş etmiş durumda. Bu da daha yoksul ülkelerde yaşayan insanların aşıya daha geç erişeceği gerçeğini gün yüzüne çıkarıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu konuyla ilgili bir adım attı ve COVAX adlı bir girişimle zengin ülkelerin aşı almaları için yoksul ülkelere ödeme yapmasına olanak tanıdı. DSÖ'nün hedefi, salgının mevcut, akut aşamasına son vermek için 2021'de iki milyar dozu bu ülkelerde kullanıma sunmak.

Ancak COVAX girişimini heyecan verici bulmayan Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü'nden Elisabeth Massute'e göre, aşıda patent fikri tümüyle yanlış. Massute, "İnsülin ilacını keşfedenlere bakarsanız, patent sembolik bir dolara sattılar. Ya da çocuk felci aşısını geliştirenler neden patent almadıkları sorusuna 'Güneşi patentleyebilir misiniz?' diye yanıt verdiler" örneğini veriyor.

İnsan sağlığıyla ilgili konuların sistemin geleneksel kurallarına uymadığını savunan Massute ekliyor: "Çünkü insan hayatının bir fiyat etiketi yok."

Oliver Pieper

© Deutsche Welle Türkçe