1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nazi sempatizanı Björn Höcke eyalet başbakanı olabilir

Hans Pfeifer
26 Ağustos 2024

Nasyonal sosyalist ideolojiye yakınlığıyla bilinen, aşırı sağcı siyasetçi Björn Höcke, Almanya’nın ilk AfD’li eyalet başbakanı olmaya çok yakın.

https://p.dw.com/p/4jrMn
Björn Höcke
Björn HöckeFotoğraf: Ronny Hartmann/dpa/picture alliance

"1 Eylül'deki Thüringen eyalet seçimlerini büyük bir endişeyle bekliyoruz."

Nazi döneminde toplama kampı olarak kullanılan ve daha sonra tarihten ders almak için müzeye çevrilen Buchenwald ve Mittelbau-Dora'nın yöneticisi Jens-Christian Wagner'in bu sözleri, Almanya'daki siyasi atmosferi özetler nitelikte. Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanyası'nda, Thüringen eyaletindeki bu toplama kamplarında, 56 bin kişi öldürüldü. Bu karanlık geçmişle yüzleşmeyi kendisine meslek olarak seçen Wagner, Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi ve Thüringen başbakan adayı Björn Höcke'nin eyalet yönetimini üstlenmesi ihtimalinden son derece tedirgin.

Höcke, 1 Eylül'de yapılacak seçimleri kazandığı takdirde, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde, 16 eyaletten birinde başbakanlık görevini üstlenen ilk AfD'li siyasetçi olabilir. Höcke, anketlerde önde olduğu için, Wagner, 350 bin hâneye bir mektup yazmaya karar verdi ve mektubunda, Höcke'nin "nasyonal sosyalist dili yeniden normal hâle getirmeye çalıştığı" endişesini dile getirdi, Wagner, bu sözlerinin ardından ölüm tehditleri aldığını söylüyor.

Höcke'nin Nazi ideolojisi ile bağı

Aslında Höcke, nasyonal sosyalist ideolojiyle herhangi bir yakınlığı olduğu iddialarını açıkça reddediyor. Höcke, kendisini eleştirenlere, bugün Almanya'da koalisyon partilerini eleştiren herkesin Nazi olarak damgalandığı suçlamasını yöneltiyor.

Ancak Höcke'nin nasyonal sosyalizm ile ilintilendirilmesine neden olan tek bir kişi var: Höcke'nin kendisi.

52 yaşındaki siyasetçi, üniversite eğitimi görmüş, eski bir tarih öğretmeni. Siyasete girmeden önce tam 13 sene boyunca çocuklara tarih dersi vermiş olan Höcke, 2014 yılından itibaren ise mesleki hayatının tamamını siyasete adamayı tercih etti.

Höcke'nin, aşırı sağcı hareketlerle bağı eski. 2010 yılında, o dönemde tarih öğretmeni olan Höcke, Almanya'nın doğusundaki Dresden'da bir Neonazi yürüyüşüne katıldı. Soğuk bir Şubat günü düzenlenen etkinlikte konuşma yapanlardan biri, adını sonradan "Memleket" (Heimat) olarak değiştiren, Almanya Nasyonal Demokrat Parti (NPD) eski lideri Udo Voigt idi. Geçmişte Hitler'i "büyük bir Alman devlet adamı" olarak nitelendirmiş olan Voigt, Nazilerin paramiliter örgütlenmesi Waffen-SS'i öven sözleri nedeniyle cezaya çarptırılmış ve şartlı tahliye edilmiş bir isim.

Björn Höcke, bir seçim etkinliğinde sahnede
Aşırı sağcı Björn Höcke, Thüringen Başbakanı olmaya çok yakınFotoğraf: Ben Knight/DW

Aşırı sağcılarla bağlantıları var

Öğretmenlik mesleğini yürüttüğü sırada, Höcke, Türkiye kökenliler ve dünyanın birçok yerinden göçmenlerin de yoğun olarak yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinden, Almanya'nın doğusundaki Thüringen eyaletinde bulunan küçük bir kent olan Bornhagen'a taşındı. Höcke'nin eşyaları yeni evine ulaştığı sırada, Almanya'da tanınmış bir isim kendisini ziyarete geldi: Komşu kasabada yaşayan, Almanya'daki Neonazilerin en önde gelen ve en faal isimlerinden olan Thorsten Heise.

Heise, geçmişte adam yaralama, asayişi bozma, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme ve tehdit gibi suçlarla birden çok kez ceza almış bir isim. Heise'nin, Almanya'da 8'i Türkiye kökenli 10 kişinin öldürülmesinden sorumlu olan ırkçı terör örgütü Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) ile de bağlantıları bulunuyor.

Heise ile Höcke'nin görüşmelerine tanıklık etmiş kişiler, yasalar üzere yemin ederek verdikleri ifadelerde, ikilinin birbirleriyle ilişkisinin son derece arkadaşça olduğunu söyledi. Zaten Höcke, Heise ile sahip olduğu ilişkiyi de inkar etmiyor.

Tam da o dönemlerde, bir Neonazi dergisinde, "Landolf Ladig" isimli bir yazarın metinleri yayımlanmaya başladı. Bu aslında bir mahlas. Ladig, yazılarında, Björn Höcke'nin yaşadığı evi kusursuz biçimde betimliyordu. Aynı zamanda Nazi rejimini övüyor ve ırksal-biyolojik temellere dayalı bir ekonomik sistem kurulması arzusunu da dile getiriyordu. Ladig, Björn Höcke'nin yolladığı mektuplara da yer veriyordu. Ladig'in kullandığı terim ve üsluba yalnızca Björn Höcke'nin metinlerinde rastlanması da cabası.

Höcke'nin 2013 yılında katıldığı AfD, yıllar sonra, Höcke'nin partiden ihraç edilmesi sürecini başlattı. Parti, Höcke'nin hakikatte Landolf Ladig'in ta kendisi olduğundan "emin olunabileceği" gerekçesini öne sürdü. Höcke'yi partiden ihraç etme çabaları, başarısızlıkla sonuçlandı.

"Höcke demir parmaklıklar arkasına", "Björn Höcke bir nazidir" ve "Nazilere iktidar yok" yazılı pankartlar
Nisan ayındaki duruşma sırasında Halle'de toplanan göstericiler, "Höcke demir parmaklıklar arkasına", "Björn Höcke bir nazidir" ve "Nazilere iktidar yok" yazılı pankartlar taşımıştıFotoğraf: dpa

Nazi sloganı nedeniyle hüküm giydi

AfD'ye katılmasıyla birlikte, Höcke'nin Nazilerle ilişkisi sona ermedi. Aksine, bu bağlar giderek daha da açığa çıktı. O kadar açığa çıktı ki, Höcke 2024 yılında hâlihazırda iki kez ceza hukuku kapsamında hüküm giydi. AfD'li siyasetçi Höcke, Kasım 2023'te partisinin düzenlediği bir etkinlikte, Adolf Hitler'e bağlı paramiliter yapılanma Sturmabteilung'un (SA) sloganı olan "Her şey Almanya için" ifadesini kullandı. SA, Nazi diktatörlüğünün başlangıç döneminde, Almanya sokaklarında Yahudiler ve siyasi rakiplerine terör estiren, silahlı bir yapılanma idi.

Halle'deki eyalet mahkemesi, söz konusu kararını Temmuz ayında açıkladı. Hâkim, kararında, bir tarihçi olan Höcke'nin, söz konusu ifadeyi kullanarak suç işlediğinin bilincinde olduğu hükmüne vardıklarını söyledi.

Höcke, anayasaya aykırı örgütler ve terör örgütlerinin simgelerini kullanma suçunu işlediği için, 16 bin 900 euro para cezasına çarptırıldı. Cezanın yüksekliği, Höcke'nin gelirine göre belirlendi.

Halle'de Mayıs 2024 yılında görülen ilk davada ise, Höcke, aynı suçlama ile bir başka para cezasına çarptırılmıştı. O davanın arka planında da, başka bir etkinlikte yaptığı bir seçim konuşmasında kullandığı SA sloganı yatıyordu. Her iki karar da, henüz onanmış değil.

Björn Höcke'nin Nazi ideolojisiyle bağlarına ilişkin liste, bununla sona ermiyor. Höcke, Berlin'deki Yahudi Soykırımı Anıtı'nı, açıkça "utanç anıtı" olarak nitelendirmişti. Aynı zamanda, Almanların Nazi geçmişine bakışını da, "aptalca bir politika" olarak betimlemiş ve "geçmişi hatırlama kültüründe 180 derece değişim" çağrısında bulunmuştu.

Eğitim, medya ve ilticada belirleyici olabilir

Şimdi bu profile sahip bir aşırı sağcının, Eylül 2024'te Thüringen Başbakanı olma ihtimali bulunuyor. Höcke bunda başarılı olursa, başbakan sıfatıyla oldukça geniş bir güce sahip olacak. Bunların arasında, eyaletinin eğitim ve medya politikasında belirleyici rol oynama şansı da var. Almanya'nın federal düzeninde, eğitim ve medya işlerinden, federal hükümet değil, eyaletler sorumlu.

Höcke bunun ötesinde, federal hükümetin iltica politikasının somut biçimde uygulanması konusunda da karar verici olacak. Yıllardır iltica ve göç politikasında köklü değişim taleplerinde bulunan AfD, bu hedefini ilk olarak Thüringen'deki mülteciler üzerinde hayata geçirebilir.

Kasım 2023'teki bir AfD etkinliğinde, başbakan olduğu takdirde geniş çaplı değişiklikler yapacağını ilan eden Höcke, burada "Sağa karşı yürütülen mücadeleyi sonlandıracağız!" sözü verdi. Aynı zamanda, kamu yayın kuruluşlarına karşı da harekete geçmeyi planlıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump'tan ilham alarak "alternatif medyaya" bel bağlayan AfD, sosyal medya kanallarında da kendi görüşüne uygun mesajları yaymayı tercih ediyor.

Direniş de var

Öte yandan Höcke'nin başbakan olmasını engellemek için çok sayıda siyasi parti, kilise, vakıf, sendika ve girişim seferber olmuş vaziyette.

Kamusal alanda çalışma yürüten isimlerin en önemlilerinden biri de, bu yazının başında atıfta bulunduğumuz Jens-Christian Wagner. Jena Üniversitesi'nde de dersler veren, tarihçi Wagner, seçmenleri uyarıyor. Wagner, dezenformasyon ve Almanya’nın karanlık tarihinin yanlış biçimde lanse edilmesine karşı mücadele veriyor. Tarihçi, Almanya'da Nazi geçmişine atıfla sık sık dile getirilen "Bir daha asla!" sloganının şimdi her zamankinden daha önemli olduğunu vurguluyor.