1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
ToplumFilistin Bölgeleri

Nakba Günü nedir ve Filistinliler için neden önemli?

Jennifer Holleis
15 Mayıs 2024

Dünyanın dört bir yanında Filistinliler 15 Mayıs'ı Nakba (Felaket) Günü olarak anıyor. Peki, Nakba nedir ve İsrail-Filistin sorunuyla nasıl bir bağlantısı var?

https://p.dw.com/p/4frjA
Nakba Günü'nde anahtar sembolleriyle protestolara katılan Filistinliler, böylece kendilerine hak olarak gördükleri evlerine dönme umutlarını ifade ediyor.
Nakba Günü'nde anahtar sembolleriyle protestolara katılan Filistinliler, böylece kendilerine hak olarak gördükleri evlerine dönme umutlarını ifade ediyor.Fotoğraf: Nasser Nasser/AP Photo/picture alliance

Nakba ne anlama geliyor?

Nakba, Arapçada "felaket" anlamına geliyor. İsrail-Filistin sorunu bağlamında ise Filistinlilerin 1948 Arap-İsrail savaşı esnasında ve sonrasında topraklarını kaybetmesini ifade ediyor.

Söz konusu dönemde, şu an İsrail devletinin olduğu topraklardaki yaklaşık 700 bin insanın evlerini terk etmek zorunda kaldığı düşünülüyor. Yurt dışındaki birçok Filistinli mülteci o tarihten beri haymatlos konumunda.

Nakba Günü nedir?

Arap-İsrail savaşı, 15 Mayıs 1948'de başladı. Bu nedenle Filistinliler her yıl 15 Mayıs'ta sokaklara dökülerek evlerinden edilmelerini protesto ediyor. Birçoğunun ellerinde Filistin bayraklarının yanı sıra eski evlerinin anahtarlarını ya da anahtar sembollerinin bulunduğu dövizler taşıyor. Böylece kendilerine hak olarak gördükleri evlerine dönme umutlarını ifade ediyorlar.

Geçmişte bazı protestolarda şiddet olayları da yaşandı. İsrail; Avrupa Birliği ve birçok ülke tarafından terör örgütü kabul edilen Hamas ve diğer Filistinli örgütlerin bu günü kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını savunuyor.

Nakba Günü tabiri resmen 1998 yılında dönemin Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Yaser Arafat'ın girişimiyle kullanılmaya başlandı. Arafat 15 Mayıs'ı Filistinlilerin yurtlarından edilmesinin anılmasına yönelik resmi bir gün olarak ilan etti.

Filistinliler neden evlerini terk etmek zorunda kaldı?

Filistin, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna dek Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Ardından Filistin Mandası adıyla İngiltere'nin kontrolü altına girdi.

Avrupa'da antisemitizmin giderek yaygınlaştığı bu dönemde dünyanın dört bir yanından Yahudiler, kendi anavatanları olarak gördükleri bu bölgeye yerleşti.

Tevrat'ta "Vadedilmiş Topraklar" olarak geçen Eretz İsrail (İsrail Diyarı) bölgesinde Yahudiler hep vardı. Ancak sayıları bugüne kıyasla çok daha azdı.

1948'de başlayıp 1949'da sona eren Arap-İsrail savaşını İsrail kazandı.
1948'de başlayıp 1949'da sona eren Arap-İsrail savaşını İsrail kazandı.Fotoğraf: CPA Media Co. Ltd/picture alliance

Nazi Almanyası'ndaki Holokost tecrübesinden sonra Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1947'de Filistin için Birleşmiş Milletler Paylaşım Planı'nı onayladı.

Arap Birliği tarafından reddedilen planı, Filistin Yahudi Ajansı kabul etti. Neticesinde 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti kuruldu.

Buna tepki olarak beş Arap devletinden oluşan bir koalisyon, İsrail'e savaş açtı. Yaklaşık bir yıl süren ve 1949'da sonuçlanan savaşı İsrail kazandı. Savaştan önce 200 bin ila 300 bin Filistinli evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. Savaş sırasında bu sayıya 300 bin ila 400 bin Filistinli daha eklendi. Toplam sayının 700 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

Savaş esnasında 400'ü aşkın Arap köyü yerle bir edildi. Her iki tarafın da insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği savaş sırasında özellikle Tel Aviv'le Kudüs kentleri arasındaki Deir Yasin köyünde yaşanan katliam Filistinlilerin hafızasına kazınmış durumda. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu en az 100 kişinin öldüğü bu olay, Filistinliler arasındaki korkunun daha da artmasına ve çok sayıda insanın evlerini terk edip kaçmasına neden oldu.

Savaşın sonunda İsrail, 1947'deki paylaşım planında Filistinliler için öngörülen toprakların yaklaşık yüzde 40'ına sahip oldu.

1948'de başlayan Arap-İsrail savaşı bittiğinde, evini terk etmek zorunda kalan ya da sürülen Filistinli sayısı yaklaşık 700 bini bulmuştu.
1948'de başlayan Arap-İsrail savaşı bittiğinde, evini terk etmek zorunda kalan ya da sürülen Filistinli sayısı yaklaşık 700 bini bulmuştu.Fotoğraf: Eldan David/Pressebüro der Regierung Israels/picture alliance /dpa

Filistinliler nereye gitti?

Filistinlilerin çoğu Gazze Şeridi, işgal altındaki Batı Şeria ve komşu Arap ülkelerinde haymatlos mülteci konumunda yaşamaya başladı. Sadece küçük bir azınlık daha uzaklara gitti.

Sonraki nesillerin de yalnızca bir bölümü başka bir ülke vatandaşlığı aldı. Sonuç olarak şu an Ortadoğu'daki 6,2 milyon Filistinlinin büyük bölümü hâlen haymatlos statüsünde.

Şu an nerede yaşıyorlar?

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) göre, bölgedeki Filistinlilerin çoğu hâlen, zamanla mülteci kasabalarına dönen mülteci kamplarında yaşıyor. Büyük bölümü; Gazze Şeridi, işgal altındaki Batı Şeria, Lübnan, Suriye, Ürdün ve Doğu Kudüs'te.

Filistinli diaspora nüfusunun 6-7 milyona yükseldiği tahmin ediyor. Bu hesaplama doğru kabul edildiği takdirde Filistinlilerin toplam sayısı 13 milyona yaklaşıyor.

Filistinlilerin geri dönüş hakkı nedir?

BM Genel Kurulu'nun 1948 yılındaki 194 sayılı kararı, 1974'teki 3236 sayılı kararı ve 1951 Mültecilerin Hukuku Durumuna Dair Sözleşme'ye göre, mülteci konumundaki Filistinlilerin "geri dönüş hakkı" bulunuyor.

Ancak bunun İsrail'in Yahudi devleti kimliğinin sonlandırılması anlamına geleceğini savunan İsrail, Filistinlilerin "geri dönüş hakkını" reddediyor.

Fas, Irak, Mısır, Tunus ve Yemen gibi Arap ülkelerinden de yaklaşık 800 bin Yahudi'nin sürüldüğünü ya da kaçmak sorunda kaldığını belirten İsrail, Filistinlilerin evlerinden edilmesinde sorumluluğu olduğunu kabul etmiyor.

Çözüm önerileri neler?

1948'den beri sorunun çözümü için çeşitli yaklaşımlar gündeme geldi. Hâlen en ciddi olanı "iki devletli çözüm" önerisi. Bu öneri, Kudüs'ün iki ayrı başkent olarak bölünmesini ve şehrin doğusunun yeni kurulacak Filistin devletine verilmesini içeriyor. Ancak her iki tarafın da bu planın ne derece gerçekçi olduğuna dair şüpheleri var.

Bu planı eleştirenler, İsrail işgali altındaki Batı Şeria topraklarındaki Yahudi yerleşimci sayısının giderek arttığına ve bu durumun öneri kapsamındaki Filistin topraklarının birleşmesini imkânsız kılabileceğine dikkat çekiyor.

Geçmişte ortaya atılan diğer öneriler arasında ise Filistinlilerin mülteci statüsünün İsrail tarafından tanınarak geri dönüş izni verilmeksizin tazminat ödenmesi, sınırlı sayıda mültecinin geri dönmesi ya da "bir devlet, iki pasaport" sistemi gibi fikirler yer almıştı.

Ancak Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırısının ardından Gazze'de yaşanan son savaş ve bu bölgede on binlerce sivilin hayatını kaybetmesi nedeniyle İsrail'le Filistinliler arasındaki soruna ilişkin olası bir çözüm, artık geçmiş yıllara kıyasla daha da uzak görünüyor.

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?