1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Milli Güvenlik Kurulu'nda siyaset vurgusu

1 Ekim 2019

MGK yayınladığı bildiride güvenli bölge kurmak için Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğüne vurgu yaptı. Uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi uzmanlarına göre MGK’da yumuşak bir dil öne çıktı.

https://p.dw.com/p/3Qapl
Fotoğraf: Reuters/M. Sezer

ABD ile Türkiye arasında güvenli bölge konusundaki görüş ayrılığı sürüyor. ABD ile Türkiye arasında uzun süredir siyasi soruna dönüşen "güvenli bölge" konusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müttefikine Eylül sonuna kadar süre vermesiyle iyice gerilmişti. Dün toplanan Milli Güvenlik Kurulu'ndan (MGK) Türkiye’nin Suriye’nin kuzey ve doğusunda tek başına bir tampon bölge kurma kararı çıkmadı. Erdoğan, her fırsatta ABD ile ortak harekat merkezi kurulması yönündeki mutabakatın yetersiz olduğunu belirterek, sınırlarını korumak ve Suriyeli mültecileri Suriye'nin kuzeyinde kurulacak bir bölgeye yerleştirmek için ABD’ye çağrıda bulunuyordu. ABD'nin Türkiye’yi oyaladığını söyleyen Cumhurbaşkanı, Eylül sonuna kadar müttefikine süre vermiş, aksi takdirde Suriye'de tampon bölgeyi Türkiye’nin tek başına kuracağını ilan etmişti. Erdoğan son olarak bugün TBMM'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada Türkiye'nin güvenli bölge konusunda arzu ettiği neticelerin hemen hiçbirine ulaşamadığını söyleyerek, "Geldiğimiz noktada kendi yolumuza devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır" diye konuştu.

USA UN-Klimagipfel Erdogan
Fotoğraf: Reuters/C. Allegri

Dün toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ise yayınladığı bildiride Suriye’de herhangi bir askeri operasyondan söz etmezken ülkenin toprak ve siyasi bütünlüğünün önemine dikkat çekdi.

Bildirinin Suriye ile ilgili paragrafında, "Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine saygılı yeni anayasa temelinde siyasi çözümden yana olduğunu uluslararası toplumla her fırsatta paylaşılmıştır. Bu bağlamda Türkiye'nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği belirtilmiş; milli güvenliğin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt etmeyeceği ifade edilmiştir" ifadeleri kullanıldı.

Siyasi süreç öne çıktı

Uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi hocalarına göre, MGK’da siyasi süreci öne çıkaran ve yumuşak bir dil öne çıktı. TOBB Üniversitesinden Prof. Dr. Nihat Ali Özcan, bildiriyi "muğlak" ve "yumuşatılmış" bulurken, bunun nedeni konusunda iki ihtimal sıraladı:

"Birincisi MGK sonuçta bir harekat içerdiği için kesin tarih vermekten kaçınmış olunabilir. İkincisi daha güçlü olanı, mevcut koşullarla böyle bir harekat yapamayacağını görünce bunu ötelemiş olabilir ve mevzuyu siyasi alanda tutmayı  uygun bulmuş olabilir. Şu anda muğlak bir durum vardır."

Nihat Ali Özcan
Nihat Ali Özcan Fotoğraf: DW

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Mustafa Türkeş MGK bildirisinin, uluslararası toplumun "sürecin uluslararası hukuka uygun hale getirilmesine" yönelik tavrına uygun olduğunu söyledi. Türkeş, "Uluslararası toplumda, Suriye sorununu diplomatik bir sürece dönüştürme girişimi ağır basıyor. Cenevre süreci ön plana çıkabilir. MGK bildirisi buna cevaz bir açıklama olmuş oldu" dedi.

Bosna'da yüzde 1 geri döndü

Türkiye'nin güvenli bölge planına da değinen Türkeş, "Şimdi, 35 kilometre derinlikte bir yere bir şey inşaa edeceğiz diyorsunuz. Burayı hangi finansmanla inşaa edeceksiniz, kimi oturtacaksınız, ülke içinde yerlerinden olmuş Suriyelileri mi kendi topraklarınızdakileri mi ve bu insanlar dönmüyorum dediğinde ne yapacaksınız?" sorularını yöneltti.

AB’nin Bosna savaşından sonra, yerlerinden olan Bosnalıların geri dönmesi için konutlar yaptığını hatırlatan Türkeş, "Bosna gibi tarihsel örnekler var. AB’nin yaptığı binalara geri dönenlerin oranı yüzde 1’i geçmedi" dedi.

ABD ile anlaşmaya uyulacak

İstanbul Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilen siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Erhan Keleşoğlu da 30 Temmuzdaki MGK’da, Suriye’nin kuzeyindeki otorite boşluğunun Türkiye’ye yönelik tehditleri artırdığını, tehlikeyi bertaraf etmek için barış koridoru inşaa edileceği sözlerini hatırlattı. Dünkü MGK bildirisinde ise barış koridorundan güvenli bölgeye geçiş yapıldığını belirten Keleşoğlu, "Bu arada ABD ile anlaşmaya varıldı. Bildiride açıkça ABD ile yapılan anlaşmaya uyulacağı ifadesi yer alıyor. Hem ABD’li yetkililerden aldığımız işaretler hem MGK bildirisindeki yumuşak dil bize Fırat’ın Doğusu'na yapılacağı söylenen olası operasyon ertelenmiş görünüyor" dedi.

Erdoğan’ın ABD’de Trump’la görüşmeyi başaramadığını hatırlatan Keleşoğlu, "ABD müesses nizamıyla Türkiye’nin uyuşamadığı kamuoyunun malumu. Türkiye’nin Erdoğan’ın girişimiyle Trump eliyle pozisyonunu güçlendirme eğilimi ve Fırat’ın doğusuna operasyon Trump’ın azil süreciyle akamete uğramış olabilir" dedi.

Aslı Işık / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe