İran ile müzakereler yeniden başladı
6 Aralık 2010İran ile BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya arasındaki görüşmeler on dört aylık bir aranın ardından yeniden başladı. Cenevre’deki iki günlük görüşmelerde İran’ı başmüzakereci Said Celili; Fransa, İngiltere, Almanya, Çin, Rusya ve ABD’yi ise AB’nin Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton temsil ediyor.
Görüşmelerde, kapsamlı müzakerelere başlanabilmesi için zemin aranacak. Batılı diplomatlar, önümüzdeki yılın başlarında daha kapsamlı konularda müzakerelere başlamak üzere anlaşmaya varılmasının bir başarı olacağı görüşünde.
"Atom bombası devri sona erdi"
Müzakerelere açık olduğu mesajını sürekli yineleyen İran ise nükleer programının varlığını tartışma konusu yapmamakta kararlı. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad görüşmeler öncesinde Batı’yı çifte standart uygulamakla suçladı ve “Sizin bin tane atom bombanız var. İran’ın üç yıl içinde atom bombası geliştirebileceği olasılığından niye endişe ediyorsunuz ki?” diye konuştu.
Ahmedinejad, ABD'nin Irak ve Afganistan’a savaş açtığını, ancak atom bombası kullanmadığına da dikkat çekerek “Çünkü atom bombası kullanma devri sona ermiştir” dedi. Cenevre’de müzakerelerin başladığı sıralarda iki günlük resmi bir ziyaret için Atina’da bulunan İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki de nükleer silahsızlanmaya dünya çapında hız verilmesi çağrısında bulunarak, en iyi güvenlik garantisinin bu olduğunu, nükleer silahların sadece uğursuzluk getirdiğini söyledi.
Clinton ile Mutteki birbirine teğet geçti
Bu arada hafta sonu Bahreyn'de düzenlenen bölgesel bir güvenlik konferansında ABD ve İran’ın Dışişleri Bakanları birbirine teğet geçti. Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton, İranlı mevkidaşı ile doğrudan temastan kaçınsa da, yaptığı konuşmada direkt İran yönetimine seslenerek şunları söyledi:
“Başkan Obama neredeyse iki yıl önce sizin hükümetinize samimi bir diyalog teklifi yaptı. Biz bu teklifimize bağlılığımızı sürdürüyoruz. Ama uluslararası topluluğun tutumu da bellidir. Nükleer enerjinin barışçı kullanımına hakkınız var. Ama bu hak bazı ödevlerle bağlantılıdır. Yani imzaladığınız antlaşmaya uymanız ve dünyada nükleer programınızla ilgili var olan endişeyi dikkate almanız.”
"ABD artık tehdit etmiyor"
Konferansı düzenleyen Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Mark Fitzpatrick, Clinton’ın konuşmasının satır aralarını şöyle değerlendirdi:
“Clinton eskiden bu olumlu sözleri tehditlerle tamamlardı. Örneğin ‘tüm seçeneklerin açık’ olduğunu söyleyerek... Ama burada sadece olumlu sözler duyduk, tehditler yoktu. Bu da, ABD'nin her ne kadar ciddi bir beklenti içinde olmasa da, diyalogda bir dönüm noktası umudu taşıdığını gösteriyor. Olumlu bir tavır benimsemek için ciddi çaba sarfettiklerini göstermek istiyorlar. Sonuçta bir şey çıkmazsa o zaman Amerikan yönetimi, “Biz elimizden gelenin en iyisini yaptık” diyebilecek.”
'Konu, İran'ın rolünün tanımlanması'
Alman siyaset ve ekonomi danışmanı, yazar Michael Lüders, İran’da nükleer program konusunda hükümetleri aşan milli bir uzlaşı olduğuna dikkat çekerek, nükleer programdan vazgeçilmesinin mümkün olmayacağını belirtiyor. Lüders, İran’ın yeniden müzakereler için masaya oturmasını ve bir anlaşmaya açık görünmesini de ülkenin artan özgüvenine bağlıyor.
Lüders, “Nükleer sorunda tek konu, İran’ın gerçekten atom bombası üretecek durumda olup olmadığı değil. Bu nükleer sorun, İran’ın rolünün yeniden tanımlanması hedefine yönelik bir araçtır. İran kendisini Yakın ve Ortadoğu’da orta ölçekli bir güç olarak görüyor. Batılı ülkeler ve İsrail ise İran’a bu rolü tanımak istemiyor. Böylece nükleer sorun, İran’ı ambargolar yardımıyla küçük tutma, büyümesini önleme hedefi doğrultusunda bir araç…. İran’ın nükleer yolda ilerlemesi engellenemeyecek. İran’ın rolünü geri plana itmek de mümkün değil" diyor.
© Deutsche Welle Türkçe
DW,dpa, Reuters/BK,MÇ