1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Basın özgürlüğüKüresel

İp çekme yarışı

Can Dündar
Can Dündar
3 Mayıs 2022

Gazeteci Can Dündar, Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle Deutsche Welle'ye yazdığı yazıda, basına yönelik baskıların küresel bir soruna dönüştüğüne ve buna karşı da küresel bir gazetecilik ağının oluştuğuna dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/4AjGw
Symbolbild | Presse
Fotoğraf: Yaghobzadeh Alfred/ABACA/picture alliance

Berlin'de çalıştığım ofis, dünyanın siyasi termometresi gibi. Altı yıl önce ben geldiğimde bürodaki gazeteci dostlar, bolca Türkiye'den sansür hikâyeleridinledi. Sonra Mısır'da Sisi rejiminden kaçmış genç bir siyasi karikatürist geldi. Büronun ilgisi, bu kez de Kahire'deki askeri baskılara yöneldi. Derken Dağlık Karabağ krizi patladı; Bakü'den meslektaşlarımız çaldı kapıyı. Macaristan'ın en büyük gazetesi kapatıldıktan sonra yayın yönetmenini ağırladık büroda; deneyimlerimizi karşılaştırdık.

Tahmin edebileceğiniz gibi, bugünlerde barış yanlısı bir Rus gazeteciyle yan yana masalarda çalışıyoruz.

Hepimiz, savunduğumuz fikirler, yaptığımız haberler nedeniyle ülkelerimizi terk etmek zorunda kalmıştık. Hepimiz, mesleğimizi sürgünden devam ettirmeye kararlıydık. Biz ilk gelenler, biraz daha deneyim kazandığımız için sürgünde bir medya kurma tecrübesini yeni gelenlerle paylaştık. Diyaloglarımız, basın özgürlüğünün sefaletini ele veriyordu:

"Sen hangi haberden tutuklandın?", "Kaç sene hapis yattın?", "Ülkenden nasıl çıkabildin?", "Dönüş umudun var mı?"

Sonra, yüksek sansür duvarlarını aşıp sesimizi geldiğimiz coğrafyalara nasıl duyurabileceğimizi, yasaklanan yazılarımızın okunabilmesi için hangi alternatif yolları kullanabileceğimizi, peşimizi bırakmayan istihbarat ajanlarından nasıl kurtulabileceğimizi konuştuk.

Bir büroya farklı ülkelerden gelen gazetecileri gözlemek bile dünyanın neresinde özgürlüklerin yara aldığına dair işaret veriyor bize. Biz nasıl birbirimize sansürle mücadele taktikleri öğretiyorsak, dünyanın otokratları da birbirlerinden baskı modelleri kopya çekiyor galiba. İktidarın iplerini sıkılaştırmak için benzer yöntemler kullanıyorlar. Öncelikle toplumun iletişim dilini kesmek, sözü ve yazıyı susturmak istiyorlar. Suskunlaştırılmış, sağırlaştırılmış kitleleri yönetmek çok daha kolay oluyor çünkü.

Basına yönelik saldırıların Batı'ya sıçraması 

Bahsettiğim dönemde yaşanan değişimlerden biri de "dünyanın karanlık köşelerine özgü, totaliter bir alışkanlık" gibi görünen basına saldırıların, ifade özgürlüğünü doğal bir hak gibi yaşayan Batı'ya sıçraması oldu.

Washington'da Trump'ın basına hakaret edip Beyaz Saray'ı eleştirel gazetecilere kapattığını, Londra'da kirli devlet sırlarını ele veren Assange'ın tutuklandığını, Paris'te sarı yeleklileri görüntüleyen gazetecilerin yerlerde sürüklendiğini gördük. Covid gibi, sansür de sınır, coğrafya, rejim ayırt etmeksizin yayılıyordu. Daha önce Batılı meslektaşlarımızdan sıkça duyduğumuz "Sizin için ne yapabiliriz?" sorusu, yerini "Birlikte ne yapabiliriz?"e bıraktı.

Ve anladık ki, birlikte çok şey yapabiliriz: Artan ve yaygınlaşan baskılar, sadece büyük bir gazeteci göçü yaratmakla kalmadı, bir fırsatı da tetikledi: Batı başkentlerine yerleşen sürgün medyası, hem baskıcı rejimleri Avrupa'da daha görünür kıldı hem de medya içinde uluslararası işbirliği imkânları yarattı. Madem ki fikir özgürlüğü küresel bir saldırıyla karşı karşıyaydı, buna verilecek karşılık da küresel olmalıydı. Böylece sınır ötesi habercilik yaygınlaşmaya başladı. Nasıl diktatörler muhaliflerini ve basın özgürlüğünü ezmek için birlikte taktik geliştirip çalışıyorsa, bizler de onların kirli savaş sırlarını, gizli banka hesaplarını, muhaliflerinin telefonlarını dinleme ya da rakiplerini zehirleme taktiklerini ortaya çıkarmak için birlikte çalışıyoruz artık.

Günden güne büyüyen bir küresel gazeteci ağı kuruluyor. Medya üzerindeki baskılara ve sansüre paralel olarak, basının ifade özgürlüğü mücadelesi ve kitlelerin bilme hakkı talebi de yaygınlaşıyor, küreselleşiyor.

Görünen o ki, dünyanın geleceğini, bu ip çekme yarışının sonucu belirleyecek.