İsrailli aydınların Almanya'ya bakışı
1 Şubat 2005Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler diplomatik ilişkilerin 40. yıldönümü nedeniyle İsrail’e dört günlük resmi ziyarette bulunuyor. Auschwitz toplama kampındaki Yahudiler’in kurtarılmasından ve II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 60 yıl sonra da İsrail - Almanya ilişkileri geçmişin ipoteğinden sıyrılabilmiş değil. Bunu, dostane ama normalin dışındaki ilişkiler olarak tanımlamak mümkün.
“Diplomatik ilişkilerin başlamasından 40 yıl sonra ikili ilişkilerin normal olarak tanımlanması mümkün mü” sorusuna “hayır” karşılığını veren Kudüs İbrani Üniversitesi’nden Doç. Dr. Moşe Zimmermann, bu özel ilişkiye her iki tarafın gösterdiği yaklaşımın da şizofrenik özellikler taşıdığına işaret ediyor. Zimmermann, “Bir yandan geçmişi hatırlayıp olumsuz düşünürüz, diğer yandan ise günümüzdeki duruma bakıp daha tarafsız ve olumlu tavır alırız. Almanlar’da da şizofrenlik var. İlişkilerimiz normalleşti, ama onlar hala İsrail ile özel ilişkilerin olduğunu her fırsatta tekrarlamayı borç biliyorlar” diyor.
Almanya’nın beklentisi
Almanya’daki Yahudi aleyhtarı eylemler İsrail’de fazla yankılanmadı. Nasyonal Demokrat Partili eyalet milletvekillerinin Auschwitz kurbanlarını anma törenini terkedip II. Dünya Savaşı’ndaki Dresden bombardımanını soykırım olarak nitelendirmeleri İsrail’de tepki uyandırmadı. Almanya ise endişeli gözlerle İsrail’in muhtemel tepkilerini bekliyor. Moşe Zimmermann, İsrail devletine mutlak ahlaki otorite gözüyle bakılmasına anlam veremediğini söylüyor ve şöyle diyor:
“Bence bu çocukça bir tepki. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söyleyecek dadı ya da bir hakeme ihtiyaç duyuyorlar. Bu hakem de İsrail. Ama bunu İsrail’in politik başarısı olyarak ta değerlendirebiliriz. İsrail, Museviliğin tek varisi ve temsilcisi olarak kendini kabul ettirdi. Yahudi demek İsrail demek. Holocaust demek İsrail demek.”
“Almanya eleştiri yapabilmeli”
İsrail’in tanınmış gazetecilerinden Gideon Levy daha da ileri giderek, özel sorumluluk taşımasının Almanya’ya İsrail’in politikalarına yapıcı eleştiride bulunma hakkını doğurduğunu söylüyor. Levy şöyle konuşuyor:
“Geçmişin barbarlığını günümüzün meşru eleştirisinden ayıracak kadar olgunlaştık. Almanlar’ın hissi nedenlerden ötürü başkalarının bir adım gerisinden gelmesini anlayışla karşılamak lazım. Ama bu, Almanlar’ın İsrail’i eleştiremeyeceği anlamına gelmemeli. Almanlar İsrail’e pekala, ‘bak biz 1930’larda bunları yaşadık, o zamanlar durum böyle, böyleydi’ diyebilmeli. Böyle bir eleştirinin yapıcı yanları da olabilir.”
“Yıllarca Almanya’ya gidemedim”
Kitapları Almanya’da beğenilerek okunan yazar David Grossmann ise farklı düşünüyor. Grossmann’ın İsrail’i eleştirdiği yazıları da Almanya’dda ilgiyle takip ediliyor. Ama Grossmann geçmişin üzerine sünger çekemeyenlerden. Grossmann, “Yıllarca Almanya’ya gidemedim, Almanca’yı duymak istemedim. Kapağında adım yazılı bir kitap çıkmadan Almanya’ya gitmemeye kararlıydım. Çünkü Almanlar Yahudiler’in adlarını, kimliklerini, sırlarını, yeteneklerini, giysilerini, yani insanı birey yapan ne varsa ellerinden almakla onlara en büyük kötülüğü yapmış oldular. Buna tahammül edemiyordum. İlk kitabım Almanya’ya yayınlandığı zaman o ülkeye ayak basabildim. Almanya’ya gittiğime de pişman değilim” diyor.