1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Halk karar versin'

Celik Akpinar20 Kasım 2013

Almanya’da Hıristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokrat Parti arasında devam eden koalisyon pazarlıklarında, halkın siyasî karar sürecine doğrudan katılabilmesi için alınacak önlemler de görüşülüyor.

https://p.dw.com/p/1ALcG
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Sık sık düzenlenecek halk oylamaları sayesinde bunun mümkün olacağına işaret ediliyor. Ancak bu durumdan bazı çevrelerin kendilerine çıkar sağlaması da olasılık dışı değil. Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde Kasım ayının başlarında yapılan bir halk oylamasında vatandaşlara, 2022 yılındaki Olimpiyat Oyunları’nın eyalet başkenti Münih’te düzenlenmesini arzu edip etmedikleri soruldu. Bavyera halkı büyük çoğunlukla “hayır” oyu verdi.

“Daha Fazla Demokrasi” adlı dernekten Michael Efler, vatandaşların siyasi önceliklerini ifade etmesi açısından sadece genel seçimlerin yeterli olmadığını ifade etti. Halk oylamalarının önemine dikkat çeken Efler, vatandaşların belli bir partiyi seçmelerinin, her konuda parti çizgisini benimsedikleri anlamına gelmediğini ifade etti.

Dernek, Almanya’da daha fazla doğrudan demokrasi yönünde lobi çalışmaları yapan bir kuruluş. Federal Almanya Cumhuriyeti temsili demokrasi rejimini benimsemişti. Daha basit bir ifadeyle, halk düzenli aralıklarla temsilcilerini seçiyor. İşte bu temsilciler, yani milletin vekilleri de teklif edilen yasalara kendi sorumluluklarında oy veriyorlar. Yani halk aslında dolaylı bir biçimde ülkeyi yönetiyor. Aslında Almanya’nın tüm eyaletlerinde halk oylaması yapılması mümkün, ancak bu imkândan pek yararlanılmıyor. Federal düzeyde ise kanun koyucu şimdiye kadar halk oylamalarını öngörmemiş.

Oysa siyasi yorumcular halk oylamalarının bir ülkedeki demokrasi bilincini güçlendireceği görüşünü savunuyorlar. Bunun doğrudan demokrasi için güçlü bir argüman oluşturduğunu vurguluyorlar. Bonn Üniversitesi'nden siyasal bilimci Frank Decker, halkın temsil organlarından özellikle siyasi partilerden gittikçe soğudunu ve bağlayıcı kararlara götürecek farklı olanaklar aradıklarını belirtti. Decker, halkın doğrudan demokrasi isteklerine dair bilimsel kanıtlara sahip olduklarını ve halkın böylesi imkanlar olduğunda siyasi sistemden daha hoşnut olduklarını ifade etti.

Almanya'da bu durumu gören Sosyal Demokrat Parti ile Hıristiyan Birlik partileri de oluşturmak istedikleri büyük koalisyonda doğrudan demokrasi mekanizmasının işletilmesinden yanalar. Bavyera’da örgütlü Hıristiyan Sosyal Birlik partisi mensupları özellikle de Almanya’nın AB düzeyindeki mali yardımları konusunda halkın oyuna danışmak istiyor. Sosyal Demokratlar ise federal düzeyde çıkartılan yasaların daha sonra vatandaşın da onayından geçmesi için halkın oyuna başvurulmasını arzu ediyor. Yasanın halkın oyuna sunulabilmesi için en az bir milyon imza toplanması şart koşuluyor.

Öte yandan doğrudan demokrasinin bazı riskleri olduğuna da dikkat çekiliyor. Bonn Üniversitesi'nden siyasal bilimci Frank Decker, örneğin seçmene bir yasayla ilgili fikrinin sorulmasının iktidarın ülkeyi yönetmesini zorlaştıracağını belirtti. Decker, iktidarın çıkartacağı yasalar muhalefetin hoşuna gitmediği sürece, muhalefetin halkı bu yasalara karşı seferber etmeyi deneyeceğini söyledi. Örnek olarak ise Türkiye'nin AB üyeliğini gösterdi. Türkiye'nin gerekli kriterleri yerine getirmesi durumunda AB üyesi olacağını belirten Decker, böyle bir durumda AB'ye üye tek bir ülkenin dahi halk oylaması yoluyla Türkiye'nin üyeliğini veto etme hakkı kazanamayacağını belirtti.

© Deutsche Welle Türkçe

Anna Peters /Çelik Akpınar

Editör: Ahmet Günaltay