Atilla'nın savunma stratejisi
6 Aralık 2017DW Türkçe: İran’a yönelik ambargoların delindiği iddiasıyla açılan ve Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın yargılandığı davada tanık olarak dinlenen Rıza Sarraf’ın çapraz sorgusuna bugün de devam edildi. Bugün duruşma nasıldı? Sarraf’ın ifadesinde neler öne çıktı?
İlhan Tanır: Görebildiğimiz kadarıyla Atilla’nın avukatları ilk günden itibaren izledikleri stratejiyi sürdürdüler. Bu da Sarraf’ın güvenilmez, yalancı, hatta fuhuş işleriyle uğraşan, herkesi aldatan bir karaktere sahip olduğu ve ondan dolayı da Sarraf’ın Atilla’nın aleyhine yaptığı tanıklığa güvenilmemesi gerektiği üzerine devam eden bir strateji bu. Bunu destekleyecek donelere ve ispata da sahipler aslında. Sarraf’ın kendisi de telefon konuşmaları dinletildiğinde, kendisinin yalan söylediğini ifade ediyor, kabul ediyor. Hatta bugün dinletilen telefon konuşmalarından bir tanesinde, Sarraf ile Mehmet Hakan Atilla’nın yaptığı bir telefon konuşmasında, Dubai’den İran’a yapılan hayali gıda ihracatının ilk zamanlarında Atilla’nın olaydan habersiz olduğu ve hatta telefonda (eski Halkbank Genel Müdürü) Süleyman Aslan’ın bu işlerden haberdar olmasından dolayı Sarraf’ın Atilla’ya yalan söylediği de Sarraf tarafından teyit edildi. Kısacası Atilla’nın bankada daha düşük bir yetkili olduğu, daha önemsiz olduğu ve Sarraf ile ilişkilerinin iyi olmadığı ve Sarraf’ın güvenilmez bir karakteri olduğu yönündeki stratejinin devamını izliyoruz.
DW Türkçe: Basına, Rıza Sarraf'ın verdiği ifade de Atilla ile yüzyüze görüşmediğinden bahsettiği yönünde haberler yansıdı. Sarraf, Atilla ile hiç yüzyüze görüşmemiş mi?
Tanır: Görüşmüşler, Sarraf, birkaç kere görüştüğünü ifade etti. Bankada Süleyman Aslan ile beraber olduğunda görüştüğünü ifade etti. Ama savunmanın argümanları, bu görüşmelerin çok az olduğu, iki elin parmaklarından daha az sayıda telefonda görüştüğü ve yüzyüze de çok az görüştüğü ve ikilinin birbirinden hoşlanmadığı şeklinde. Hatta Atilla’nın avukatı, Atilla ABD’de tutuklandığında Sarraf’ın şok olduğunun doğru olup olmadığını sorduğunda, Sarraf'ın bunu teyit ettiğini gördük. Bu açıdan bakıldığında, Atilla’nın avukatlarının stratejisi özellikle jürinin üzerinde işe yarayabilir.
DW Türkçe: Bugün eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan’ın da adı geçti. Balkan hakkında neler söyledi Sarraf?
Tanır: Aslına bakarsanız, savunmanın izlediği stratejinin bir ayağı da Levent Balkan’a dayanıyor anlaşıldığı kadarıyla. Levent Balkan’ın bankada Mehmet Hakan Atilla’dan daha üst bir pozisyonda olduğu ve Balkan ile Rıza Sarraf’ın çok daha yakın olduğu, çok daha fazla telefonda görüştüğü ama bu şekilde bir ilişkinin Sarraf ve Atilla arasında olmadığı şeklinde konuşmalar geçiyor. Böylece banka içerisinde asıl İran işlerinden sorumlu kişinin Levent Balkan olduğu, bunun da telefon görüşmelerinden, tapelerden görüldüğü; Hakan Atilla’nın daha düşük bir pozisyonda ve Sarraf ile ilişkilerinin daha kötü olmasından dolayı Hakan Atilla’nın burada tutuklu olmaması gerektiği şeklinde bir savunma görülüyor.
DW Türkçe: Dava süreci bundan sonra nasıl devam edecek?
Tanır: Savunmanın çapraz sorgusu sonrasında Atilla’nın konuşup konuşmayacağı belli değil. Bazı gazetecilerin söylediğine göre, ben o sırada duruşma salonunda yoktum, Atilla henüz konuşup konuşmamaya karar vermediğini söylemiş. Belki de şimdiye kadar olanlardan ve savunmanın çapraz sorgusundan memnun kalırlarsa gereği olmadığı düşünülerek, Mehmet Hakan Atilla’yı konuşturmayacabileceklerini anlıyorum. Daha sonra ise bazı bilirkişilerin ve bazı tanıkların konuşması bekleniyor. Bu tanıklar arasında ABD Hazine Bakanlığı’ndan İran ambargolarıyla ilgilenen eski yetkili David Cohen gibi isimlerin olması bekleniyor. Ondan dolayı zannederim bir-iki hafta da daha duruşmalar devam edecek.
DW Türkçe: Siz davayı başından beri takip ediyorsunuz, duruşmaları izliyorsunuz. Davadan nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?
Tanır: Şimdiye kadar Mehmet Hakan Atilla’nın stratejisinin iyi olduğu görülüyor, Atilla buradan ceza almadan da çıkabilir. Çünkü Sarraf ve bu çarkla o kadar yakından ilgili olmadığı söylenebilir, ama yine de erken. Amerikalı uzmanları dinlememiz gerekiyor, çünkü örneğin David Cohen’in bizzat, yüzyüze görüşerek Atilla’ya İran’a ambargo konusunda uyarılar yaptığını daha önce savcılığın hazırladığı iddianamede görmüştük. Ondan dolayı eğer David Cohen gelir ve çok açık ve net ifadeler kullanırsa, Mehmet Hakan Atilla’nın İran işlerinden aslında o kadar uzak olmadığı ispat edilirse veya böyle bir izlenim doğarsa işler değişebilir. Bu nedenle tahminlerde bulunmak için henüz çok erken. Ama bununla birlikte bence Halkbank açısından görüntü hiç iyi değil. 17 Aralık’tan önce olanları Türkiye’deki soruşturmalardan, tapelerden ve iddialardan ve 18 Aralık polis raporundan dolayı az çok biliyoruz. Ama 17 Aralık sonrasındaki dönemde de İran işlerinin neredeyse aynı şekilde yürüdüğünü, sanıyorum hiç kimse bilmiyordu. Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın ve diğer üst düzey yetkililerin ayrılmasına rağmen, yeni gelen üst düzey yetkililerin aynı şekilde İran ambargolarını delme çarkını sürdürdüğünü anlıyoruz. Bu da Halkbank’ın kişiler bazında değil, kurumsal olarak bu çarkın içinde yer aldığını gösteriyor. Bence bu açıdan bakıldığında, Halkbank için oldukça kötü bir tablo görünüyor. Ama yine de duruşmaların bitmesini beklemek gerekiyor.
Söyleşi: Jülide Danışman
© Deutsche Welle Türkçe