1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlin'de göç sergisi

1 Temmuz 2012

"Fiktion Okzident" adlı proje, Türkiye ile Almanya arasındaki kültürel etkileşimi ele alıyor. İstanbul ve Ankara'nın ardından Berlin'de düzenlenen etkinlikler, 20'inci yüzyıldaki etkileşime odaklanıyor.

https://p.dw.com/p/15OkA
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

“Fiktion Okzident” adlı etkinlik, Türkiye’den Almanya’ya göçün 50’nci yılı dolayısıyla geçen yılın sonunda İstanbul ve Ankara’da açılan serginin Berlin ayağını oluşturuyor. Proje kapsamında geçtiğimiz hafta sonu Berlin'deki Max Liebermann Binası'nda iki ülke arasındaki kültürel ilişkiler ile Almanya yaşayan Türk kökenlilerin ülke kültürüne katkılarının tartışıldığı bir sempozyum düzenlendi. Sempozyuma karma bir sergi ve çocuklara yönelik atölye çalışmaları eşlik ediyor. "Fiktion Okzident" projesi, Mercator Vakfı'nın desteği ile Goethe Enstitüsü, Brandenburg Kapısı Vakfı ve Berlin Sanatlar Akademisi tarafından hayata geçirildi.

Kültürel etkileşimin tarihi


"Fiktion Okzident" projesi çerçevesinde düzenlenen sempozyumda ele alınan konulardan biri Türkler ile Almanlar arasındaki kültürel alışveriş oldu. "Fiktion Okzident" adlı serginin küratörü Çetin Güzelhan, Türkler ile Almanlar arasındaki kültürel etkileşimin Ortaçağ’da başladığına dikkat çekiyor. Alman ressam Dürer’in 15'inci yüzyılda minyatür sanatını etkilediğini belirten Güzelhan, Ortaçağ'da kaleme alınan İskendernâmelerin edebiyat alanındaki etkileşime örnek oluşturduğunu ifade ediyor. Güzelhan, "aslında kültürlerin etkileşimi her zaman olmuştur, karşılıklı birbirlerini beslemişlerdir. Benim kültürüm, senin kültürün yoktur, kültür vardır" diyor.

Türkler ile Almanlar arasındaki kültürel etkileşimin dönüm noktalarından biri olarak Nasyonal Sosyalizm döneminde Yahudi yazar, sanatçı ve bilim insanlarının Almanya’dan Türkiye’ye kaçması gösteriliyor. Almanya'nın önde gelen sosyologlarından Wolf Lepenies, Paul Hindemith, mimar Bruno Taut, edebiyat eleştirmeni Erich Auerbach gibi isimlerin Türkiye’nin çağdaşlaşma sürecine katkı sağladığını ifade ediyor. Lepenies, günümüzde ise Türkiye'ye ilişkin şu saptamada bulunuyor: "Türkiye izlediği çağdaşlaşma siyasetinde ilerleme sağlayabilmek için, Avrupalı göçmenlerin yardımına ihtiyaç duymuştu. Ama küreselleşmenin yaşandığı bu çağda, Türkiye çağdaşlık iddiasında artık Avrupa’nın desteğine bağımlı değil.”

"Türkiye ile Avrupa artık aynı düzeyde"

“Fiktion Okzident” projesinin yöneticisi, Berlin Sanatlar Akademisi Program Müdürü Johannes Odenthal da, Türkiye'nin kültürel açıdan artık Avrupa ile aynı düzeyde olduğunu vurguluyor. Odenthal, ancak Türkiye ile Avrupa arasında diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini belirtiyor: “Avrupa’nın nasıl Türkiye ve Çin ile diyaloğa ihtiyacı varsa, Türkiye’nin de siyasi, ekonomik ve kültürel bir merkez olarak kendine bir yer edinebilmesi için, Avrupa, Latin Amerika veya Afrika ile diyaloğa gereksinimi bulunuyor. Önümüzdeki on veya yirmi yılı kapsayacak bu süreç kuşkusuz Türkiye’yi değiştirmeye ve etkilemeye devam edecek.”

Türk kültür ve sanatı tanınmıyor

Ancak, Türkiye’de kültür ve sanat alanında yaşanan ilerleme Almanya’da pek görülmüyor. Almanya’da yaklaşık 400 Türk kökenli sanatçının yaşadığını belirten Çetin Güzelhan, bunlar arasında belki de sadece 10 ismin tanındığını söylüyor. Güzelhan, Türk kökenlilerin Alman kültürüne sağladığı katkıyı ise şu sözlerle dile getiriyor: "Bu yemek kültüründe olduğu gibi farkına varılmadan (Türk kökenli sanatçılar) Alman kültürünün içerisine katılıyor, değer katıyor, renk katıyor, zenginleştiriyor. Bunu televizyondaki dizilere baktığınızda görebilirsiniz, bunu önemli gazetelerin sanat yazılarına baktığınızda görebilirsiniz, edebiyat alanında çıkan kitaplarda, sinemada, görsel sanatlarda, her alanda görebilirsiniz."

© Deutsche Welle Türkçe

Jülide Danışman / Berlin

Editör: Ercan Coşkun