1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fransa’da ihmalin faturası

Andeas Teska29 Kasım 2007

Fransa’da iki gencin ölümüyle başlayan şiddet olayları dördüncü gününe girdi. Alman Radyolar Birliği’nden Andeas Teska, yorumunda, sorunlara bir anda kalıcı çözümler üretilemeyeceğini savunuyor.

https://p.dw.com/p/CUR0
Fransa'da iktidarlar uzun yıllardır banliyöleri ihmal ediyor.
Fransa'da iktidarlar uzun yıllardır banliyöleri ihmal ediyor.Fotoğraf: AP

Resimler birbirinin aynı: Eli yüzü görünmeyen eylemciler, ağır silahlar kuşanmış polisler, gecenin karanlığında yanmaya devam eden araba enkazları. 2007 kışının Fransa’sı, 2005 kışı Fransa’sına benziyor. Bu da, o zamandan bu zamana hiç bir şeyin değişmediği hissini uyandırıyor. Zira aynı sebeplerin aynı reaksiyonları doğuruyor olması başka türlü nasıl açıklanabilir? O dönem talihsiz bir polis kovalamacasıydı şimdi de tesadüfen bir polis arabasının dahil olduğu bariz bir kaza.

Yine iki gencin ölüm haberi, sokak çatışmalarının başlamasına yol açtı. Bu türlü taşkınlıkların hiçbir özrü olamaz. Molotof kokteylerini polislere savuran, onlara silah doğrultan yada komşusunun arabasını, çocukların okullarını ateşe veren hiç kimse tasvip beklemesin. Devletin görevi hak ve düzeni sağlamaktır. Banliyölerin yasadışı bölgeler olarak addedilmesi kabul edilemez.

Sarkozy banliyölerden “teğet geçti”

Ancak sadece aksi bile sorunu kökünden halletmeye yetmez. İki yıl önce huzursuzluklar üç hafta sürmüştü. Ta ki, bölgede hakimiyetin ilan edildiği olağan üstü hal uygulamasına kadar. Bu sefer de aynısı olacak. Bu konuda dönemin İçişleri Bakanına güvenmek gerekir zira kendisi şu an Cumhurbaşkanı. Ancak Sarkozy herkesin “öncelikli” gördüğü sorunlar karşısında başka neler yaptı? Nasıl davrandı?

Sarkozy seçim kampanyaları sırasında, banliyölerden teğet geçti. Sürekli ilan edilen bu bölgelere düzenleyeceği ziyaretler hep ertelendi. Muhtemelen halkla ilişkiler kampanyasını yürüten danışmanları, orada vereceği birkaç pozun ışıltılı seçim kampanyalarına uymayacağını düşünmüş olacak. Cumhurbaşkanı seçimlerden sonraysa çabucak ve kararlı davrandı. Ancak yanlış kulvarda. 15 milyarlık bir siyasi programla yüksek gelirlilere yeni vergi kolaylıkları sağlarken, her yıl daha da sertleşen bir yabancılar yasası yürürlüğe koydu. Fazlasına olanak yoktu.


”Mesaj alındı”

Banliyölerdeyse mesaj alındı. Buralarda yaşayan gençler kendilerini dışlanmış hissediyor. İş hayatında kendilerine herhangi bir gelecek göremeyen gençler, okulda çaba harcamayı da boşa sayıyor. Çünkü devlet, temsilcileri ve kurumlar onları, kendileriyle sadece herhangi bir kuralı ihlal ettikleri zaman temasa geçen, düşman ve zorlayıcı güçler olarak görüyor. Bu gençlerde güvensizlik ve öfke her an patlamaya hazır boyutta olmalı.

Ancak her şeyin sorumlusu müsteşarlarından birinin banliyölerden geldiği şu anki hükümet olamaz. Bu durum on yıllardır süregelerek büyüdü ve çözüme kavuşması da bir o kadar alacaktır. Şaşırtıcı olan şey, varolan tüm imkanlarla durumu değiştirmek için bir şeyin yapılmıyor olması. Hem de kendisi için önemli her şeyle bizzat ilgilenen bu denli hiperakif bir Cumhurbaşkanı görevdeyken. Anlaşılan banliyöler kendini ilgilendiren konular arasında yer almıyor.