FAZ: Avrupa birleşme süreci karanlığın eşiğinde
19 Haziran 2018Frankfurter Allgemeine Zeitung Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) arasındaki iltica politikası anlaşmazlığını konu alan yorumunda göçmenlerin sınırdan geri çevrilmesi tartışmasının koalisyon hükümetini zor durumda bırakabileceğini belirtiyor:
"Avrupa'yı bölen ve radikal güçlere parlamentoların ve hükümetlerin yolunu açan göç meselesi şimdi on yıllardır Alman ve Avrupa politikasının istikrar faktörü olan siyasi gücü de tehdit ediyor. İstikrar faktörünün yara almasından sonra önderlik rolünü kim üstlenecek? Alman Sosyal Demokrat Partisi mi? Kardeş Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Birlik partileri arasındaki bağların kopması sadece felakete sevinenlere yarar. Avrupa'ya bağlılıkları su götürmeyen bu iki parti aralarında anlaşamazlarsa Avrupa birleşme süreci karanlığa gömülür. Şimdi Başbakan Merkel ile pazarlık yapanların da bunu bilmeleri gerekir. Mesele göçmenlerin geri alınması değil, her şeyin bitmesidir.”
Süddeutsche Zeitung iltica talebi reddedilenlerin yeniden Almanya'ya girmesine izin verilmemesi şeklindeki talebin koalisyon hükümetinin Hristiyan Birlik kanadındaki tartışmada belirleyici olacağını yazıyor:
"CDU ile CSU'nun aralarına kara kedi girdi. Merkel haklı: Başbakan ile içişleri bakanı arasındaki diyalog kesilmemeli. Ama Merkel ve İçişleri Bakanı Seehofer ne yazık ki birbirlerinden ne kadar uzaklaştıklarını göstermekle meşguller. Sorumluluk bilinciyle ülkeyi yönetme görevlerinden giderek uzaklaşıyorlar. Sonunda ikisi de çekip gitmek zorunda kalabilir. Bu durumda bile, krallığa özenen Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder ile CDU arasındaki kavga bitmeyecektir. Söder'in Avrupa karşıtı söylemleri sadece Merkel'i kızdırmıyor. Söder, Hristiyan Demokratların Avrupa yanlısı köklerine de ters düşüyor. Avrupa'ya bağlılık bir anlık ruhsal değişiklikten kaynaklanmadı. Avrupa fikrinin tohumları İkinci Dünya Savaşı yüzünden atıldı. Söder ve partisi CSU hangi fantezilerin peşinden koşarlarsa koşsunlar, Merkel sonrasının CDU'su da onlara alan açmayacaktır.”
Alman Volkswagen holdingine bağlı Audi şirketinin yönetim kurulu başkanı Rupert Stadler'in egzoz skandalından haberdar olduğu halde satışları durdurmadığı zannıyla gözaltına alınmasını Neue Osnabrücker Zeitung şöyle yorumluyor:
"Dizel motorlu araçlardaki egzoz manipülasyonuyla ilgili skandal üç yıl önce patlak vermişti. Aradan geçen zaman zarfında sorumluluğun sadece mühendislerde olmadığı anlaşıldı. VW, Audi ve diğerlerinin yönetim zirvesinde de manipülasyondan haberdar olanların, ya da egzoz değerleriyle oynanmasını teşvik edenlerin bulunduğu ortaya çıktı. Adalet ilk olarak Audi'nin CEO'su Rupert Stadler'in yakasına yapıştı. Masumiyet karinesi geçerli olmakla birlikte, neden bu kadar beklenildiği haklı olarak sorulabilir. Tanıkları şartlandırmak ve delilleri yok etmek isteyenlere fırsat verildi. Stadler'in bu kadar uzun bir süre görevde kalması, VW holdinginin denetleme kurulu tarafından korunduğunu gösterir. Şimdi savcılığın baskıyı arttırması iyi oldu. Skandal ancak baskının arttırılmasıyla aydınlatılabilir.”
Die Welt gazetesi Audi CEO'su Stadler'in gözaltına alınmasının skandalın baş sorumlusunun ortaya çıkarıldığı anlamına gelmediğini yazıyor:
"VW holdinginin hileli bilgisayar yazılımıyla donatılmış milyonlarca araç sattığı üç yıldır bilinmekteydi. Şimdiye kadar sadece ABD'deki alt kademeli sorumlulardan hesap soruldu. VW holdinginin ikisi dışındaki zirve yöneticileri halâ serbest. Üç yıldır hiçbiri hakkında dava açılmadı. Dizel skandalındaki gerçek öğrenilemedi. Audi egzoz skandalının sadece çıkış noktası değildi ve kısa süre öncesine kadar, sanki dizel skandalı hiç olmamışçasına yüz binlerce hileli otomobil sattı. Bu bakımdan adli makamların gerçeği ortaya çıkarmak amacıyla ve Audi CEO'sunu gözaltına alma pahasına ağır topları devreye sokmasının makul olmadığı iddia edilemez.”
DW,dpa,afp/AG, BÖ
© Deutsche Welle Türkçe