1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Esad Hanedanı'nın Suriye'deki Beşar Esad'lı son 24 yılı

8 Aralık 2024

Rusya ve İran'ın desteğiyle Şam'daki varlığını sürdüren Beşar Esad, iç savaşın başlamasından 14 yıl sonra iktidarının sonuna geldi. İşte Esad'ın 24 yıllık çalkantılı iktidarı:

https://p.dw.com/p/3fW4Z
Şam, 2007: Beşar Esad ve 2000 yılında ölen babası Hafız Esad
Şam, 2007: Beşar Esad ve 2000 yılında ölen babası Hafız EsadFotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Jensen

Suriye'yi 1970'li yıllardan beri katı bir şekilde yöneten Hafız Esad'ın koltuğunu devralması beklenen büyük oğlu Basil Esad, 1994 yılında 31 yaşında bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Ve Suriye'deki iktidar koltuğu, Beşar Esad'a kalmış oldu.

Bundan yaklaşık 24 yıl önce, 17 Temmuz 2000 tarihinde yemin ederek görevi devralan Beşar Esad'ın yönetim anlayışı da korku ve dehşet üzerine kurulu oldu. Halkının refahı pahasına gücünü korumak için iktidarı boyunca baskıyı devam ettirdi. 

Uzun yıllar Wall Street Journal'ın Şam muhabirliğini yapan Sam Dagher, Esad'ın 1995 yılında sarf ettiği "Bizim toplumumuzu ayakkabımızla insanların kafasına bastırmadan yönetmenin başka bir yolu yok" sözlerine dikkat çekiyor. 

Gazeteci Dagher'in imzasıyla 2019 yılında yayınlanan, Esad ailesine ilişkin biyografide, Beşar'ın babasının gölgesinden kurtulmak için yaşadığı ruhsal dönüşüme de değiniliyor.

Esad gözetim toplumunu "modernize" etti

Beşar Esad, başlangıçta aslında babası veya ağabeyinden çok daha farklı bir yönetici olduğu izlenimini veriyordu. Onlardan daha az maceraperest, daha sakin bir görüntü çizen Esad, 1990'lı yılların ortasında tıp eğitimi gördüğü Londra'da yaşıyor ve göz doktoru olma yolunda eğitimini sürdürüyordu.

Beşar Esad iktidarı devraldıktan sonra Suriye, "Şam Baharı" adının verildiği bir dönem yaşadı. Bu dönemde aydınlar, demokrasi ve yurttaş katılımı konularını Hafız Esad dönemine göre daha açık bir biçimde tartışabiliyordu. Suriye'yi gözlemleyen birçok kişi, Beşar'a geleceğin umudu olarak bakıyordu. 

Beşar Esad
Beşar Esad'ın Suriye'yi terk ettiği belirtiliyor Fotoğraf: picture-alliance/dpa/SANA

Uzun yıllar Şam'da muhabirlik yapan sayılı Batılı gazeteciden olan ve Esad Suriyesi üzerine birçok kitap yazan gazeteci Kristin Helberg, bunun büyük bir yanılsama olduğunu anlatıyor. "Umutları beraberinde getiren kişi imajı, bir yanlış anlaşılmadan ibaretti" diyen Helberg, çok sayıda Batılı siyasetçi ve Suriyelinin, bilgisayar ve internetle ilgilenen ve İngiltere'de eğitim gören bir kişinin büyük reformlara imza atacağını düşünme gibi bir gaflete düştüğünü söylüyor.

DW'ye verdiği mülakatta "Beşar aslında reformcu değildi" diyen Helberg, Esad'ın kendisini bir modernleştirmeci olarak gördüğünü ifade ediyor: 

"Beşar, gücünden feragat etmeye veya babasının yetkilerinden kayda değer biçimde vazgeçmeye ne hazırdı, ne de bunu yapabilecek yetkinliğe sahipti. Beşar Esad, her ne kadar gürleyen bir diktatör izlenimini vermiyorsa da, her düzlemde otoriter yönetilen ve zalim bir iktidar çetesi tarafından sömürülen 50 yıllık bir gözetim toplumunun çocuğuydu."

Babası Hafız Esad'ın oğluna tavsiyesi: Sakın acıma!

Beşar Esad'ın bildiği tek şey, kozmopolit kent Londra değildi. Beşar, memleketindeki diktatöryel ilişkileri ve dolayısıyla Esad hanedanını tehdit edebilecek tehlikeleri de yakından tanıyordu. 

Beşar henüz çocukken ailenin çevresinden bir şöför, genç Beşar'a suikast düzenlemeyi planladığı suçlamasıyla tutuklandı. Esad'ların biyografisini yazan Dagher, "Esad ailesinin çocukları bu olaydan, düşmanlarının her an her yerde olabileceği ve onlara asla fırsat tanımamaları gerektiği dersini çıkardı" diyor ve Hafız Esad'ın oğluna şu nasihatte bulunduğunu söylüyor: 

"Hainler her yerde aranmalı. Bulduğun yerde de başları ezilmeli. Onlara sakın acıma!"

Beşar Esad'ın babası Hafız Esad (sağda) ve amcası Rıfat Esad (solda)
Beşar Esad'ın babası Hafız Esad (sağda) ve amcası Rıfat Esad (solda) Fotoğraf: Getty Images/AFP

Baba Esad, bu anlayışı 1970'li yılların başından itibaren istikrarlı biçimde sürdürdü, Suriye'yi bir polis ve işkence devletine dönüştürdü.

Hükümete karşı eleştirel bir tavır benimsediği için Palmira yakınlarındaki Tadmur cezaevinde yıllar geçiren gazeteci Mustafa Halife, "Salyangoz: Suriye Zindanları" isimli kitabında Esad Suriyesi'nde mahkumlara uygulanan sistematik işkenceyi anlatıyor.

Bir iktidar aracı olarak korku

İşkence, Esad rejiminin kendisine destek vermeyen kişilere ve karşıtlarına muamele biçiminin özünü oluşturuyor.

DW'ye konuşan Halife, Esad'ın korku imparatorluğunu şu sözlerle özetlemişti: 

"Suriye halkının tamamı korkuyor. Hepsi bu hapishanelerin varlığından haberdar ve buralarda insanlara işkence yapıldığını ve insanların öldürüldüğünü biliyor. Hepsi, hukukun yalnızca güçlü olana işlediğini ve insanların hayatlarını tehlikeye atmak istemediğini biliyor. Bunlar, rejimin başvurduğu yöntemler."

BM'nin 2015 yılında New York'ta açtığı sergide Suriye'deki cinayet ve işkence olayları belgeleniyordu.
BM'nin 2015 yılında New York'ta açtığı sergide Suriye'deki cinayet ve işkence olayları belgeleniyordu.Fotoğraf: picture-alliance/AA/C. Ozdel

Esad'ın yönetim anlayışı, "Modernizme 'evet' ama siyasi reformlara geçit yok" olarak özetlenebilecek bir esasa dayalı. 2000 yılında, devlet başkanlığı görevini devraldıktan hemen sonra Esad, "Bu insanlar kafayı yemiş. Adeta fantazi dünyasında yaşıyorlar" ifadelerini kullanmıştı. Esad bu sözleri, Suriyelilerin Şam Baharı'nda daha fazla demokrasi talep ettiği o dönemde kurmaylarından olan ama daha sonra ülkeden firar eden komutan Manaf Tlass ile bir konuşmasında sarf ediyordu. Esad, başka bir kurmayına da şu sözleri söylemişti: "Bunlara elinizi verin, kolunuzu kaptırırsınız."

Erdoğan'ın görüşme talebini geri çevirdi

Esad'ın 2011 yılında kanlı biçimde bastırmaya çalıştığı isyan 500 binden fazla kişinin öldüğü, milyonlarca insanın göçe zorlandığı uluslararası bir krize yol açtı. Bir ara tümden kaybediyor gibi göründüğü gücünü İran ve Rusya'nın yardımıyla geri kazandı.

Ancak şimdi 14'üncü yıla giren iç savaşta Esad'ın ülkeyi terk ettiği belirtiliyor. Ülkenin başlangıçta kaybettiği büyük kısmında bir ara kontrolü yeniden sağlamış ve en azından Arap ülkelerine kendini yeniden kabul ettirmiş olmasına rağmen. 

Bir ara muhaliflerin en önemli destekçilerinden olan Türkiye'nin bile tutumu değişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son bir yılda pek çok kez Esad'a "barışalım" diye seslendi, görüşme arzusunu dile getirdi. Ancak Esad'dan bu çağrısına olumlu yanıt alamadı.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'la 2008 yılında Beşar ve Esma Esad'ı Bodrum'da ağırlıyor
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'la 2008 yılında Beşar ve Esma Esad'ı Bodrum'da ağırlıyorFotoğraf: AFP/Getty Images

Orduları, muhaliflerin son kalesi İdlib'e kadar dayanan Esad'a destek veren iki aktörün dikkatinin başka krizlerle dağılması aslında ne kadar kaygan bir zemin üzerinde durduğunu gözler önüne serdi. İsrail'in başta Hizbullah olmak üzere İran destekli savaşçılara yönelik saldırıları ve Rusya'nın Ukrayna ile aşırı meşguliyeti Esad'ı savunmasız bıraktı. 

Hatay'a sınır İdlib'de bir şeriat rejimi kurduklarını iddia eden ve Türkiye dahil birçok ülkenin terör örgütü saydığı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) militanları Kasım ayının son haftasında Esad kontrolündeki Halep'e yönelik sürpriz bir saldırı ile son dört yıldır büyük ölçüde korunan ateşkesi bozdu. Böylece Türkiye destekli Suriye Milli Ordusuna (SMO) mensup bazı grupların da katıldığı muhaliflerin Halep'ten Şam'a uzanan durdurulamaz yürüyüşleri başladı.

6 Aralık Cuma günü Esad'a geçmişte yaptığı çağrıları hatırlatan Erdoğan için Esad bir kez daha sert hasımlık dönemlerinde söylediği gibi "Esed" olmuştu: 

"'Gel görüşelim' demiştik. Ne yazık ki Esed'den bu işe olumlu bir cevap alamadık." 

Erdoğan, "İdlib, Hama ve Humus. Hedef tabii Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü şu an itibarıyla devam ediyor... Temennimiz, kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin diyeceğim" diyerek pozisyonunu bir kez daha değiştirdiğini dünyaya ilan etti.

DW/KK,MUK,HS

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?