1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Cumhurbaşkanlığı adaylığı meşru"

Baha Güngör14 Ağustos 2007

Gül’ün cumhurbaşkanlığına yeniden adaylığını açıklaması muhalefetin Çankaya için ortak aday belirleme umudunu suya düşürse de DW Türkçe Yayınlar Şefi Baha Güngör, Gül’ün adaylığının meşru olduğuna dikkat çekiyor...

https://p.dw.com/p/BUMj

Artık Abdullah Gül’ün Köşk’e çıkması kesinleşti: 28 Ağustos’ta AKP’nin Kayseri Milletvekili Gül, TBMM’deki üçüncü seçim turunda oy çokluğuyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. cumhurbaşkanı seçilecek.

Hesap ortada... AKP’nin 550 sandalyeli mecliste 341 milletvekili bulunuyor, yani çoğunluğa sahip. Daha önce olduğu gibi, Anayasa’nın öngördüğü, cumhurbaşkanlığı seçimi için TBMM Genel Kurulu’nda 367 milletvekili bulunmasına ilişkin kriz de yaşanmayacak. Zira MHP, 20 ve 24 Ağustos’ta yapılacak ilk iki seçim turunda Genel Kurul’a katılacaklarını ilan etti.

MHP’nin bu tavrının altında, AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde dikkate değer bir oy oranı almış olması, seçmenlerin yüzde 46 tarafından onaylanmış olması yatıyor. Nitekim Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aba altından sopa göstererek yaptığı darbe tehdidi ve de laiklik yanlısı elitlerin Hayrünnisa Gül’ün ilk türbanlı first lady olmasını engelleme girişimleri de sonuç vermedi.

Gül’ün cumharbaşkanlığı adaylığı demokratik açıdan tamamen meşru. AKP, Abdullah Gül’ü en geç 28 Ağustos’ta, yani 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan iki gün önce Çankaya’ya, yani devletin en yüksek makamına oturtacak.

Geçen hafta TBMM başkanlığı seçiminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan muhalefet ile uzlaşıcı bir tavır sergiledi ve Meclis Başkanlığı’na ortak aday Köksal Toptan 450 oy ile getirildi. Bu, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde de uzlaşmacı bir tutum takınacağı, hatta Gül’ün aday olmaktan vazgeçeceğine dair umutları yeşertti.

Fakat Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olma talebinden vazgeçmedi. Zaten geri adım atması için de bir neden yoktu. Kendisinin Çankaya’ya çıkmasını engellemek için el ele veren ve yaptıklarıyla demokratik çerçeveyi zorlayan ordu, laiklik yanlıları, Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer halk tarafından sandıkta cezalandırıldı.

Evet, Gül’ün 2014 yılına kadar cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturması kesin ama Başbakan Erdoğan’ın Gül’ün halk tarafından seçilen halefi olması için de elinden geleni yapacağı da kuvvetle muhtemel. 21 Ekim’deki cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve beş yıllık sürelerle iki kez üst üste görev yapabilmesini düzenleyen Anayasa değişiklik paketinin referandumunda seçmenin 22 Temmuz’dakine benzer bir tutum sergilemesi durumunda Erdoğan için Köşk’ün kapıları açılmış olacak. Tabii o vakte kadar cumhurbaşkanının sorumluluk ve yetki alanlarının başkanlık sistemine yaklaşacak şekilde genişletileceğini de unutmamalı...

Bu arada 1960’tan bu yana dört darbe yaparak ülkenin geri gitmesine neden olan ve son olarak da 27 Nisan’daki çıkışlarıyla Gül’ün cumhurbaşkanı olması engellemeye çalışan Silahlı Kuvvetleri’nin bu gelişmeler karşısındaki tutumunun ne olacağını sormaktan artık vazgeçmek gerek.

Ayrıca Erdoğan ve AKP’nin de elde ettikleri bu başarıyı hazmedip edemeyecekleri de ayrı bir konu. Zira kendilerini dev aynısında görmeye başlayarak, demokrasilerin olmazsa olmazlarından uzlaşmacılık kültürüne ters hareketler sergileyerek kendi kendilerini yok etmeleri de olası.

Yakın tarihteki buna en çarpıcı örneklerden biri ANAP vakası. 12 Eylül darbesinin hemen ardından, ordunun anayasasını referundumda yüzde 92’lik oy oranıyla kabul eden seçmen, 1983 seçimlerinde ise askerin aksi yöndeki tüm telkinlerine rağmen ANAP’ı yüzde 45 oy oranıyla iktidara taşıdı. Bugünse ANAP marjinalleşmiş ve meclis dışına itilmiş bir parti. Bu da Türkiye seçmeninin ne yapacağını önceden kestirmenin pek de mümkün olmadığını gösteriyor.