İzmir ve İstanbul’da cemevi kararı
16 Ocak 2020Cami, mescid, kilise ve sinagogları ibadethane olarak tanıyan devletin cemevlerini de bu statüde görmesi için son yıllarda birçok hukuki ve siyasi girişimde bulunuldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi, hafta başında kimilerine göre “devrim” niteliğinde bir karara imza atarak, il genelindeki yedi cemevinin imar planlarında “ibadethane” olarak tanımlanmasına onay verdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Sözcüsü Nilay Kökkılınç, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada bu kararla birlikte bir insan hakkını teslim ettiklerini söylüyor:
“İmar planlarını yapmak belediye meclisinin yetkisinde olan bir konudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında da bir inancın yerine getirildiği yerin ibadethane olup olmadığına o inanç sahiplerinin karar vermesi gerektiği ifade edilmiştir. Alevi yurttaşlarımızın talebi üzerine bu konuyu karara bağladık.”
Benzeri bir karar İstanbul’un da gündeminde. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesine ilişkin önergenin İBB Meclisi'ne geleceğini açıklarken, "Kimin nereyi nasıl ibadethane olarak kullanacağına biz karar veremeyiz. Bütün partilerden bu konuda vicdanlarıyla karar vermelerini bekliyoruz” dedi.
‘Yasa yapıcılar kabullenmeli'
Medyada ve kamuoyunda bu karar, cemevlerine ibadethane statüsü verildiği yönünde değerlendirilse de Alevi dernekleri bu yorumu yapmak için henüz erken olduğu görüşünde. Belediyelerin kararları şu an için önemli bir kazanım olarak görülüyor.
İstanbul İçerenköy Cemevi Başkanı İsmail Ay’a göre belediyelerdeki süreç, merkezi hükümeti Alevilerin eşitlik talebi konusunda adım atmaya teşvik etmesi bakımından önemli:
"Mücadelesini verdiğimiz şey, cemevlerinin Alevilerin ibadethanesi olduğunu merkezi hükümetin, yasa yapıcıların kabullenmesi. ‘Cemevi ibadethane değildir, cümbüş evidir’ gibi düşüncelerini değiştirip bu mekanların Alevilerin ibadethanesi olduğu ibaresinin Anayasa’ya konması.”
Hükümetin yanıtı belirsiz
Belediyelerde alınan bu kararlara ilişkin hükümetin tavrının ne olacağı konusunda henüz bir işaret yok. Ancak son yıllarda seçim dönemlerinde AKP temsilcilerinden “cemevlerine statü verilmesi” doğrultusunda sinyaller geldiği biliniyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde AKP’li meclis üyeleri cemevlerine verilmesi istenen statüye temelden karşı çıkmıyor. Bunun yerine ibadethane tanımına alternatif arayışlar dile getiriliyor.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin Ege bölgesi temsilcisi Yıldız Yılmaz, İzmir’de yaşanan sürecin Türkiye’ye örnek olmasını umarak hükümetin geçmiş vaatlerini hatırlatıyor:
“Hükümet buna karşı çıkar ve önümüze engel çıkarır mı, çıkarabilir. Onların bileceği iş. Ama kendileri de seçim süreçlerinde cemevlerine statü verilmesi gerektiğini söylediler. Seçimden sonra unuttular. Niyet okuyucu olamayız, ne yapacaklarını bilemeyiz. İzmir’deki sürecin örnek olacağını düşünüyoruz.”
“Camilerin anahtarı nasıl imamdaysa, cemevinin anahtarı da ibadetini yapmak isteyen Alevilerde olsun” diyen Yılmaz, aslında bunun olağan bir talep olduğunu ancak Alevilerin tüm haklarını zorlayarak almak durumunda kaldığını söylüyor.
‘Belediyenin kararı hukuki'
Cemevlerinin ibadethane statüsü kazanması doğrultusunda hukuki olarak çok sayıda dayanak noktası mevcut.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2014 yılında karara bağlanan davada Yenibosna Cemevi'nin bir ibadethane olduğu sonucuna varmıştı. Kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığa ilişkin 14. maddesi ile din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9. maddesinin ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verilmişti.
Türkiye’nin iç hukuk mekanizmasında da bu yönde alınmış kararlar var.
Yargıtay, Mayıs 2015'te elektrik faturalarını ödemediği gerekçesiyle Cem Vakfı hakkında başlatılan icranın devamına karar veren yerel mahkeme kararını bozmuş ve cemevlerinin ibadethane olduğuna hükmetmişti.
Avukat Ayşe Yıldırım Aksoy’a göre, belediyelerin cemevlerini ibadethane olarak tanıması hukukun bir gerekliliği:
“Anayasa’nın eşitlik ilkesi kapsamında değerlendirildiğinde cemevlerinin kamusal hizmetlerden tıpkı camilerin, havraların ya da kiliselerin faydalandığı oranda faydalanması gerekiyor. Belediyelerin cemevlerinin hukuki statüsünü tanımak suretiyle yer göstermesi ve kamusal hizmetlerden faydalandırması gerekliliği esastır.”
Belediye meclislerinde alınan kararların belediyenin hukuk komisyonundan geçmesi kritik önemde. Bunun nedeni, cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesiyle birlikte verilecek hizmetlerin yasal zemin bulabilmesi. Örneğin bir belediyenin cemevlerine su, elektrik, doğalgaz gibi hizmetleri sağladığı durumda Sayıştay denetimine takılması ve bu hizmetleri hangi yasaya dayanarak sağladığının sorulması, istenmeyen bir durum.
İşte bu nedenle cemevlerinin ibadethane olarak Anayasa’da da yer bulabilmesi, tüm bu soru işaretlerini giderecek köklü bir çözüm olarak görülüyor. Bu durum belediyelerin cemevlerine hizmet sağlarken yasal dayanakla hareket etmesini sağlamanın yanı sıra, henüz bu yönde kararlar almayan belediyeleri de cemevlerini tanımak zorunda bırakacak.
Alevi derneklerine göre cemevleriyle ilgili taleplerinin yasa yapıcılar tarafından da kabul edilmesi şart. Öte yandan belediyelerde atılan adımların bu doğrultuda önemli bir gelişme olduğu görüşündeler.
Engin Karaman
© Deutsche Welle Türkçe