1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bulgarides Ailesi'nin ızdırabı

3 Mayıs 2013

Kafasına 3 kurşun sıkılarak 2005 yılında öldürülen Yunan Theodoros Bulgarides, NSU terör hücresinin yedinci cinayet kurbanı oldu. Geride bıraktığı ailesi ise yıllarca zan altında kalarak ızdırap dolu günler yaşadı.

https://p.dw.com/p/18S2k
Fotoğraf: DW/I. Anastassopoulou

Acı haber, telefonla gelmiş. Gavril Bulgarides’e, kendisinden altı yaş büyük ağabeyinin öldürüldüğünü bir yakını bildirmiş. Polisin de daha sonra tespit ettiği gibi Theodoros Bulgarides kafasına sıkılan 3 kurşunla hayatını kaybetmiş. NSU terör hücresinin işlediği tüm cinayetlerde kullanılmış olan aynı Çek yapımı tabancayla...

Öz babasını hiç tanımayan Gavril, babası yerine koyduğu ağabeyinin ölümü ile derinden sarsılmış. Ancak daha bu korkunç haberin şokunu yaşarken, başka bir kâbus yakalarına yapışmış. Zira cinayetin daha ertesi günü, Theodoros Bulgarides’in dul kalan karısı, iki kızı, kardeşi, tüm diğer akraba ve tanıdıkları polis tarafından götürülüp sorguya çekilmiş.

Tartışmalı soruşturma

Aylarca süren sorgulamalarda, bir anda cinayet kurbanın kendisi, neredeyse bir zanlıya dönüşmüş. Theodoros Bulgarides'le ilgili sorulan sorular, kısa sürede ailenin itibarını zedeleyecek bir kâbusa dönüşmüş. Bu kâbusu, kocasını kaybeden Yvonne Bulgarides’in avukatı Angelika Lex şöyle anlatıyor: "Maktülün suça karışıp karışmadığı, ayrıntılı bir şekilde incelendi. Organize bir suça karışmış olma ihtimali, fuhuş, silah tüccarlığı, siyasi örgüt üyeliği, özellikle de Kürtlerle ve PKK ile bir bağlantısı olup olmadığı üzerinde duruldu. Mümkün olan her ihtimali değerlendirip en yakın olasılığı, yani bunun ırkçı bir saldırı olabileceğini ise gözardı ettiler."

Kuşku, ümitsizlik ve çaresizlik

Angelika Lex, "Alman olmayan bir kişinin cinayete kurban gitmesi halinde, bunun ırkçı bir saldırı olup olamayacağının araştırılmaması, kesinlikle anlaşılır bir şey değil" diye konuşuyor. Kurbanın suç örgütleri ile bağlantısı olup olmadığına ilişkin yüzlerce kişi sorguya çekilirken, Bulgarides Ailesinin yaşamı da kuşku, ümitsizlik ve çaresizlik dolu bir hale bürünmüş.

İşlenen cinayetlerde 8'i Türk, biri Yunan ve bir Alman polis olmak üzere en az 10 kişi hayatını kaybetti
İşlenen cinayetlerde 8'i Türk, biri Yunan ve bir Alman polis olmak üzere en az 10 kişi hayatını kaybettiFotoğraf: picture-alliance/dpa

Öldürülen Yunan'ın kardeşi Gavril Bulgarides, o dönemde Münih’te yaşamaya devam etmenin zorluğunu şöyle anlatıyor: "Bir düşünün, bizi tanıyan tanımayan birçok Yunan, öyle sorularla muhatap oldular ki, bunlar bizim için hiç de kolay şey değildi. Çünkü etrafımızdaki insanlara, nasıl bir aile olduğumuzu sorup sürekli bizim hakkımızda konuşuyorlardı. İşler öyle bir hale geldi ki, sosyal çevremiz bir anda bizden uzaklaştı ve biz izole bir yaşam sürmeye başladık. Kimsenin bizimle muhatap olmak istememesi, başımıza gelen en kötü şeydi. O nedenle 2009 yılında, 37 yıldır yaşadığımız kenti terk edip Yunanistan’a geri döndük."

"Ağabeyim, bugün hayatta olabilirdi"

Ancak Yunanistan’da sıfırdan bir hayat kurmak da hiç kolay olmamış. Her şey onlara bir anda yabancı gelmiş. Alman devletinden de hiçbir teselli sözcüğü duymamışlar. Bulgarides Ailesi, iki buçuk yıl Münih’e geri dönme hayali ile yaşamış. 2011 yılında bu cinayetlerin bir Neonazi terör hücresi tarafından işlendiği ortaya çıkınca, Bulgarides Ailesi Almanya’ya geri dönebilmiş. Gavril, belediyede çöp toplama arabasının şoförü, karısı da Adalet Bakanlığı'nda temizlik görevlisi olarak iş bulmuş. Şimdi Münih eyalet hükümeti geçmişte yapılan hataları telafi etmek için yoğun çaba harcıyor.

Gavril Bulgarides (solda), Rahip Malamoussis ile birlikte
Gavril Bulgarides (solda), Rahip Malamoussis ile birlikteFotoğraf: DW/I. Anastassopoulou

Bulgarides Ailesi de, cinayete kurban giden diğer Türk kökenli kurban yakınları gibi, bir an önce soruşturmada yapılan hataların ortaya çıkarılmasını umut ediyor. Gavril Bulgarides, neden ağabeyini kaybetmek zorunda kaldığını bilmek istiyor. Onun için ağabeyinin Türk zannedilip öldürüldüğü iddiası yeterli değil. Ona göre polis, 2001 ve 2003 yılları arasında örgütle ilgili çok sayıda delile ulaşmasına rağmen bunları göz ardı etti. Gavril, "Ağabeyim 2005’te öldürüldü. Eğer polis bu delilleri değerlendirmiş olsaydı, o, bugün belki hâlâ hayatta olacaktı. İşte beni aslı meşgul eden soru bu" diye konuşuyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Irene Anastassopoulou / Başak Demir

Editör: Hülya Schenk