1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Batı’nın yanlış hesabı Tahran’dan döndü”

Peter Philpp/DW24 Mayıs 2007

Nükleer programını kararlılıkla sürdüren İran, reaktör yakıtı elde etmede kullanılan gaz santrifüjlerinin sayısını son aylarda katlayarak artırdı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu rapordaki en can alıcı nokta bu. İran’ın nükleer faaliyetlerinden kaynaklanan tehlikenin boyutlarını DW editörü Peter Philipp yorumluyor.

https://p.dw.com/p/Anqd

Viyana’daki uluslararası atom enerjisi ajansının saptamaları sürpriz etkisi yapmadı: Ajansın raporunda İran’ın, uranyum zenginleştirme programına derhal son vermesi şeklindeki BM Güvenlik Konseyi kararına son üç ayda da uymadığı belirtiliyor. Aksine, İran faaliyetlerine hız verdi ve santrifüj sayısını 1312’ye çıkardı. İran’ın inşa ettiği, atom bombası yapımına elverişli plütonyum imalatında kullanılabilecek ağır su reaktöründeki çalışmalar da durdurulmuş değil. Rapordaki bir diğer önemli husus da atom enerjisi ajansının yerinde denetleme yapma imkanlarının son aylarda iyice kısıtlanmış olması.

Güvenlik Konseyi’ne iletilen rapor, öncelikle ABD ve son zamanlarda da Avrupa Birliği tarafından ısrarla talep edildiği için İran’a ek yaptırımlar uygulanmasına yol açabilir. Aslında raporun yeni ya da sürpriz sayılacak bir yanı yok. İran bu alandaki faaliyetlerini gizlememişti.

Tahran yönetimi nükleer anlaşmazlığın patlak vermesinden bu yana mevcut anlaşmalardan, ki bunların en önemlisi Atom Silahlarının Yayılmasını Önleme Anlaşması, nükleer araştırma yapma ve nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanma hakkının doğdduğunna işaret ediyor. İran, sadece sivil nükleer teknoloji istediğini, atom bombasına karşı olduğunu ve dünyadaki hiçbir gücün bu ülkeyi alternatif enerji üretmekten alıkoyamayacağını duyuruyor.

ABD ve İsrail’in öncülüğünde anlaşmazlık Güvenlik Konseyi’ne getirilmiş ve Güvenlik Konseyi de etkisiz bir takım yaptırımları karara bağlamıştı. İran ile silah ticaretinin kınanması, nükleer teknoloji branşında faaliyet gösteren şahıs ve şirketlerin yurt dışı banka hesaplarının dondurulması ve bazı İranlılar’ın yurtdışı seyahatlerinin izlemeye alınması gibi kararların Tahran’ın fikir değiştirmesine yetmeyeceği zaten bilinmekteydi.

Aksine İran’a batırılan iğneler safların sıklaşmasına, kamuoyunun yönetimle bütünleşmesine ve Tahran yönetiminin uluslararası atom enerjisi ajansı ile yürütülen iş birliğinden uzaklaşmasına yol açtı. İran, Atom Silahlarının Yayılmasını Önleme Anlaşması’ndan çekilmedi ama ihbarsız denetimlere imkan tanıyan ek protokolü askıya aldı.

Uluslararası Atom Enerji Kurumu’nun İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili tam bilgi almanın zorlaştığından söz etmesi de bundan. Güvenlik Konseyi yaptırımları karara bağlayana kadar Viyana-Tahran ilişkilerinin mükemmel olduğu söylenmekteydi. Atom Enerjisi Kurumu ek yaptırımların karara bağlanması durumda bilgi akışının durma noktasına gelebileceğinden endişe ediyor.

UAEK Başkanı Muhammed El Baradey. İran’ın vazgeçirtilemeyeceğini ve uranyum zenginleştirme teknolojisine sahip olup santrifüj sayısını hızla arttıracağını bildiğinden, bu ülkeye sıkı denetim altında sınırlı miktarda uranyum zenginleştirme izni verilmesinden yana. Mısırlı kurum başkanı böylelikle İran’ın nükleer faaliyetleri hakkında bilgi edinme yolunun açık kalacağını düşünüyor. Ama aynı zamanda ABD yönetimi ile arasının açılmasını da göze almış duruyor. Washington kısa süre önce El Baradey’i, İran’ı nükleer faaliyetlerden vazgeçirtme çabalarını sabote etmekle suçlamıştı.

Şimdiye kadar daha ılımlı davranan Avrupa Birliği de Washington’ın ‘İran ya yola gelir ya da daha ağır yaptırımlara muhatap olur’ şeklindeki tutumunu benimsemeye başladı. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son raporu bu stratejinin hatalı olduğunu ve sadece Tahran’daki şahinleri cesaretlendirmeye yarayacağını gösteriyor.