Mısır kıyıları BAE ve Suudilere mi satılıyor?
5 Mart 2024Yüksek miktarda borcu olan ve döviz sıkıntısı çeken Mısır, giderek derinleşen bir ekonomik krizin içinde. Halkın yüksek enflasyon ve artan fiyatlarla mücadele ettiği Mısır'da hükümet ise çareyi Körfez ülkeleriyle yaptığı anlaşmalarda arıyor.
Mısır hükümeti, yaklaşık iki hafta kadar önce Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Mısır'da 35 milyar dolar hacminde yatırım yapacağını açıkladı. Yatırımın büyük bir bölümünü liman kenti İskenderiye yakınlarında yer alan Ras el Hikme yarımadasındaki bir inşaat projesi oluşturuyor. Mısır tarihinin en büyük yatırımlardan biri olduğu belirtilen projenin ülke için bir "dönüm noktası" olduğu ifade ediliyor.
Yatırımın ilk bölümü, daha proje başlamadan Mısır hükümetine aktarıldı. Meblağın, BAE'nin Mısır Merkez Bankası'nda tuttuğu nakit üzerinden ödendiği açıklandı. Mısırlı yetkililerin aktardığı bilgilere göre, yatırımın geri kalan kısmı da iki ay içerisinde Mısır'a ulaşacak.
Mısır'da, benzer bir başka anlaşmanın daha yakın gelecekte imzalanacağı söylentileri dolaşıyor. Buna göre, Suudi Arabistan Kızıldeniz kıyısındaki turistik bölgelerden Ras Gamila'ya 15 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyor.
BAE ile yapılan anlaşma kapsamında piyasaya akan paralar kısa süre içerisinde etkisini gösterdi. Anlaşma sayesinde Mısır'ın mâli pozisyonu güçlendi, ayrıca Mısır'ın kredi beklediği Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) koşullarını yerine getirmesinin de kolaylaşacağı tahmin ediliyor.
Mısır ve IMF, milyarlarca dolar değerindeki bir kurtarma paketi üzerinde müzakerelerini sürdürüyor. Anlaşma sağlanırsa paket kapsamında 10 milyar doları aşkın maddi destek, Mısır ekonomisinin istikrara kavuşturulması amacıyla Kuzey Afrika ülkesine aktarılacak.
IMF bunun karşılığında da Mısır devletinin karşı çıkmasına rağmen, gerçek kur değerine ulaşabilmesi amacıyla Mısır Lirası'nın devalüe edilmesi, yani Mısır para birimine değer kaybettirilmesi ve devlet varlıklarının özelleştirilmesini istiyor. Başka bir deyişle IMF, bu varlıkların ülkede son derece güçlü olan Mısır ordusunun elinden alınmasını ve özel yatırımcılara satılmasını planlıyor.
"Şık bir otelden daha fazlasına ihtiyaç var"
Ancak Körfez ülkeleriyle yapılan bu anlaşmalardan herkes hoşnut değil.
Almanya'da yaşayan Mısırlı araştırmacı ve aktivist Hüssam el Hamalavi, söz konusu yatırımın yeni bir trendin başlangıcı olduğu görüşünde. Bu tür yatırımların arkasının gelebileceğini düşünen Hamalavi, ayrıca Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'nin iktidarını korumak için borçlanarak irrasyonel mega projelere para akıttığına dikkat çekiyor. Hamalavi, "Ve bunu her daim bölgesel veya uluslararası güçlerin gelip kendisini kurtaracağı varsayımıyla yapıyordu" diye konuşuyor.
Washington merkezli Tahrir Ortadoğu Politika Enstitüsü'nün direktör yardımcısı Timothy Kaldas da Mısır hükümetinin "geçmişteki nakit para girişini olağanüstü bir hızla çarçur ettiğini" düşünüyor. Kaldas, "Piyasaya nakit sokulması, Mısır'ın geçici olarak yatırımcı güvenini kazanmasını sağlıyor. Ancak uzun vadeli güvenin anahtarı, ciddi reformlar yapılmasından geçiyor. Bu güveni inşa etmek için yeni, şık bir kumsal otelinden daha fazlası gerekiyor" diyor.
Projeye yöneltilen eleştiriler arasında insan ve çevre hakları endişeleri de yer alıyor. Hamalavi, inşaat çalışmaları başladığında yerlerinden edilme korkusu içerisinde olan Ras el Hikme sakinlerinin protesto gösterileri yaptığına dikkat çekti. Proje hayata geçirilirken çevre koruma standartlarının dikkate alınmayacağından da endişe duyuluyor.
Söz konusu projeden, BAE'nin yatırım fonlarından olan ADQ sorumlu olacak. ADQ'nin çalışmalara 2025 yılının ilk aylarında başlaması bekleniyor.
Körfez ülkelerinin "kurtarma diplomasisi"
Çalışmalarını Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü'nde Ortadoğu siyaseti alanında yürüten Hasan el Hasan da zengin Körfez ülkelerinin Mısır'da "kurtarma diplomasisi" yürüttüğüne işaret ediyor. Zengin Körfez ülkeleri yatırımlar yoluyla bölge ülkelerinde siyasi nüfuzunu artırıyor.
Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Camille Lons ise DW'ye yaptığı değerlendirmede, imzalanan bu son anlaşmanın Körfez'in kurtarma diplomasisinin daha geniş çaplı bir trendine işaret ediyor. Lons, "Körfez devletleri, Mısır ekonomisini 1960'lı yıllardan bu yana kurtarıyor. Mısır, en az 108 milyar dolar ile bu ülkelerden en fazla doğrudan para yardımını alan ülke konumunda" diyor.
Lons, söz konusu diplomasinin hayata geçiriliş şeklinin son dönemde değişikliğe uğradığının altını çizerken el Hasan, "Körfez ülkelerinin, kurtarma diplomasisi vasıtasıyla elde ettikleri siyasi etkiyi koz olarak kullanma iştahının, devlete ait varlıklara özel erişim hakkı elde etme ve bunları özelleştirme vesilesiyle artış gösterdiğini gözliyoruz" değerlendirmesini aktarıyor.
Körfez ülkeleri için her açıdan kârlı
Körfez ülkeleri bugün Mısır'daki limanların işletmesinden sorumlu olan bazı şirketlerin sahibi olmanın yanı sıra petrokimya, finans ve perakende alanlarında, ayrıca bazı tarihi otellerin yönetiminde varlık gösteriyor. Lons'a göre, kısa süre önce imzalanan anlaşma, bu yelpazenin yeni bir boyutunu oluşturuyor.
BAE ile imzalanan ve Suudilerle imzalanması olası olan anlaşmaların, BAE ve Suudi Arabistan'ın gözünde büyük değer taşıdığına dikkat çeken el Hasan, bu ülkelerin Mısır'a verdikleri borçları belki de hiçbir zaman geri alamayacaklarının bilincinde olduklarını, ama yatırımların Körfez ülkeleri için her hâlükarda kârlı olacağını düşünüyor.
El Hasan anlaşmanın detaylarının henüz netleşmediğinin de altını çizerek şöyle devam ediyor:
"Her şeye rağmen işlerin yolunda gitmemesi tehlikesi de bulunuyor. Petrol fiyatlarının gidişatı değişebilir ve Körfez ülkelerinin yatırım iştahında bir değişim görebiliriz."
Öte yandan Mısır, Gazze'deki savaş nedeniyle giderek daha büyük bir siyasi ve ekonomik baskı altına giriyor. Mısır'ın Süveyş Kanalı'ndaki geçişlerden elde ettiği gelir, Kızıldeniz'deki Batı-Husi gerginliği nedeniyle tehlike altında.
Siyasi yorumcu Maged Mandour, geçen hafta Londra merkezli haber sitesi Middle East Eye için kaleme aldığı yorumda "Sürmekte olan Gazze savaşı ve Sudan'daki iç savaş ışığında, Sisi rejiminin istikrarı, Sisi'nin müttefikleri açısından olağanüstü önem taşıyan bir endişe hâline geldi. Bu kısmen, ihtiyaç duyulan ekonomik reformlardan kaçınılmasına izin verme anlamına gelse de rejimin istikrarı müttefikler için çok önemli" değerlendirmesini yaptı.