Avrupa ekonomisini bekleyen tehlike
24 Kasım 2007
Euro gün geçtikçe uluslararası döviz piyasasında değer kazanıyor. Bu durumun hiç şüphesiz spekülasyonlarla da bir ilgisi var ama global piyasalarda tüm olayların birbiriyle ilişkili olduğunu da unutmamak gerekir. Amerikan ekonomik konjonktür beklentisindeki düşüş ayrıca Birleşik Devletler’in emlak krizinin tetiklediği bankacılık krizini bir türlü kontrol altına alamamış olması, dolara olan güvenin azalmasına neden oluyor.
Yüzde 13 değer kaybetti
Yıl başından bugüne kadar dolar euro ile kıyaslandığında yüzde 13 oranında değer kaybetti. Aynı zamanda Amerikan Merkez Bankası’nın faiz indirimi yolunu devam ettireceği ve bu sayede Amerikan ekonomisinde oluşabilecek olası bir felaketi önlemeye çalışacağına dair inançlar artıyor.
Amerikan federal rezervlerinin yeni bir faiz indirimiyle karşılaşacağı haberi piyasalarda yankılanıyor. İşte bu da, doları aşağı ve euroyu da yukarı çeken bir başka unsur. Çünkü ABD’de faizler düştüğünde, euro bölgesine sermaye yatırımı daha cazip hale geliyor. Bu da dolarla euro satın alınmasına yol açıyor ki, dolar bu sayede yine değer kaybediyor.
Euronun değer kazanmasının avantajları
Euronun değer kazanması ve doların düşüşünün iyi tarafları da var. Örneğin euronun değerli oluşu, dolarla ödenen petroldeki fiyat artışının euro bölgesinde yaşayan insanları çok fazla etkilememsine neden oluyor. Bu duruma bir de dolarla yapılan düşük maliyetli ithalatların, euro bölgesinde enflasyonu frenleyici özelliği ekleniyor. Hem tüm bunların dışında, Avrupalı turistler ABD ziyaretlerinde cennete düşmüş gibi bir sevince boğuluyor. Zira her şey son Amerika gezilerinde karşılaştıkları manzaradan çok daha ucuz. Doların düşüşü, Amerikan vatandaşlarının milliyetçi duygularını incitse de, bu durum Amerika’nın ihracatı açısından adeta bir konjonktür programı niteliğinde. Zira dolar kurundaki düşüş, Amerikan mallarının rekabet gücünü arttırıyor.
Avrupa sanayisinin durumu
Bu gelişimin tersiniyse Avrupa sanayisi yaşıyor. Dolarla ödeme yapan ülkeler pazarına ihracat yapan Avrupalı şirketler, mallarını ucuzlatarak kazançlarını aşağıya çekmek zorunda kalıyor. Bu durumdan en çok etkilenen şirketlerse, -petrolde olduğu gibi- gelenekleşmiş olarak dolarla ödeme yapılan ürünleri ihraç eden şirketler oluyor. Dünyanın en büyük kabin yapısına sahip yolcu uçağı A 380 üretimiyle büyük yapısal değişiklikler içine giren Havacılık devi Airbus bu zorluklardan nasibini alan şirketlerden. Çünkü şirket, kazancını dolar üzerinden sağlarken, Avrupa’daki üretim tesislerinde euro ile harcama yapıyor. Neticeyse ortada: Euro arttığında Airbus’un kazancı azalıyor. Euro harcamaları doların getirisinin önüne geçecek olursa da, şirket zarar eder hale geliyor.
Daimler ya da BMW gibi diğer şirketlerse, Amerika’da konuşlanmış tesislerindeki üretim hacmini genişletme yoluna gidiyor. Burada üretilen ürünler sadece Amerikan pazarına sürülmekle kalmayıp, dünya geneline yayılıyor. Böylece bu şirketler dolar-euro dalgalanmasından asgari ölçüde etkilenmiş oluyor. Bazı şirketlerin şansıysa, Almanya’nın toplam ihracatının yüzde sekizine denk gelen Amerikan pazarından aldıkları darbeyi, Asya ve Doğu Avrupa pazarına yönelik artan ihracatlarıyla kapatabilmeleri. Ya da dünya genellinde makine sanayi alanında lider konumundaki şirketlerle lüks otomobil ihracatçıları, sektörlerinde tek olma yada pazarladıkları ürünlerinin fiyat değişikliklerinden etkilenmeyecek özelikte olmasıyla kazançlarını koruyabiliyor.