1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara AB ile ipleri daha da gerecek

25 Mayıs 2016

Ankara, Türkiye vatandaşlarına vize muafiyetini 2017’ye sarkıtmaya çalışan AB’yle ipleri koparma noktasına kadar getirdi. Hükümet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla en sert açıklamalarını yapıyor.

https://p.dw.com/p/1IuT4
Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Sığınmacı krizinin çözümü için AB ile 18 Mart’ta bir mutabakata varan Ankara, mutabakat gereği haziran sonunda beklediği vize muafiyetini elde edemeyeceğini anlayınca yine sığınmacı krizi üzerinden AB’ye yüklenmeye karar verdi. DW’nin ulaştığı kaynaklar, Ankara’nın önümüzdeki süreç için yol haritasının ‘sığınmacı krizi’ üzerine şekillendiğini belirtirken harita için “AB’ye tam üyelik hedefimizden şaşmayacağız ancak sığınmacı krizinin yükünü de tek başına kaldırmayacağız. Bu mesaj da AB’ye hem Türk hem de Avrupa kamuoyunun anladığı dilden verilecek” özeti yapıyor. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından Yiğit Bulut’un “AB’yle bütün anlaşmalar feshedilir” açıklamasını, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Tüm anlaşmaları bir kenara koyarız” çıkışının izlemesi gecikmedi. Açıklamasına “Bu bir blöf ya da tehdit değil” notu da düşen Çavuşoğlu’nun ardından AB Bakanlığı’ndan da aynı yönde bir açıklama gelmesi Ankara'da “Erdoğan bu kez çok kararlı. AB, ya vize muafiyeti sağlayacak ya da sığınmacı krizini tek başına yüklenecek. İkili ilişkiler de donarsa AB, Türkiye’nin suçlamalarını rahatça geri püskürtebilecek” değerlendirmelerini beraberinde getirdi. Yeni hükümetin yeni AB Bakanı Ömer Çelik'in “AB, Türkiye için yegane seçenek değil” açıklamasının özellikle önümüzdeki bir ay boyunca AB'yle kurulan her diyalogun özet cümlesi olacağını hükümet kaynakları doğruluyor.

18 Mart’ta varılan mutabakat gereğince AB, geri kabul anlaşmasının uygulanması karşılığında Ankara’ya haziran sonunda Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlanacağını söylemiş ancak daha sonra özellikle terör tanımı konusunda Ankara’yla ters düşmüştü. “Bütün kriterler sağlanmadan vize muafiyeti gerçekleşmez” tezindeki AB’nin anlaşmaktan çok ‘işi yokuşa sürmek’ peşinde olduğunun 18 Mart’tan sonraki diyaloglarda ortaya çıktığını anlatan diplomatik kaynaklar, “Bize bu süreçte en makul açıklamalar Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından yapıldı. Taraflar, hep 18 Mart mutabakatının geçerliğini koruyacağına ilişkin görüşler ortaya koydu ancak Merkel, AB’deki çatlak sesleri ikna edemedi” diyor. Gelinen noktada, kamuoyundaki AB motivasyonunun da kaybolduğu tespitinden hareket eden yeni AKP hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte Avrupalı yetkililere ‘söylenebilecek en sert’ mesajları söylemekte karar kıldı.

“Blöf değil”

Peki Ankara blöf mü yapıyor? 2005’te AB’yle tam üyelik müzakerelerine başlayan ve o günden beri kriz üstüne kriz yaşayan Ankara, vize muafiyeti krizini atlatabilecek mi? İkili ilişkiler koparsa ne olacak? Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndan (USAK) AB uzmanı Fatma Yılmaz, DW’nin sorularını yanıtlarken “Türk tarafının blöf yapmadığını düşünüyorum” diyor ve vize muafiyetinde gelinen noktanın sadece 18 Mart mutabakatını değil tüm ikili ilişkileri olumsuz etkileyeceğini söylüyor. Yılmaz, “Sığınmacı krizine çözüm aranırken yaklaşımlar zaten farklıydı. Ama tarafları birbirine yakınlaştıran, krize acil çözüm bulunması ihtiyacıydı. Samimi bir diyalog kurulamadı. Konjonktürel yaklaşımlarla konjonktürel çözümler üretilmeye çalışıldı. Ancak, birbirine inancı zaten tam olmayan taraflar üzerinde anlaştıkları mutabakatı bile hayata geçiremedi” diyor.

Türk tarafından yapılan açıklamaların “büyük problemlerin habercisi” olduğunu düşünen Yılmaz’a göre taraflar büyük kayıplar yaşayacak. Yılmaz bu kayıpları “Dış politikada yalnızlaşma ve tıkanma yaşayan Türkiye, AB ile ilişkilerin gelişeceğine dair haberlerle pozitif gündem oluşturmaya çalışıyordu. Pozitif gündem oluşturma girişimleri tamamen boşa çıkmış oluyor. Dış politikada yalnızlaşmaktan da nasıl kurtulanacağına ilişkin yeni stratejiler aranıyor olacak ki 'AB yegane seçenek değil' noktasına gelinmiş durumda. Peki, diğer seçenekler ne olacak? Ankara bu süreçte nasıl hareket edeceğini kamuoyuna net bir şekilde açıklayabilmeli” sözleriyle özetliyor. Türkiye’nin vize pazarlığında kriterleri kamuoyuna AB’nin istediğinden farklı anlattığından yakınan Yılmaz, Türkiye-AB ilişkilerinde daha önce de benzer ‘restleşmeler’ yaşandığını hatırlatıyor ve bu restleşmelerin sadece günlük politikalar için sonuç verdiğine dikkat çekerek “Uzun sürede bu işin kaybedeni kamuoyları olacak” diyor.

Yılmaz’a göre bu süreçte AB’nin de hataları var. “Taviz vermekle, çıkar merkezli hareket etmekle suçlanan AB, eleştirileri zamanında dinlemedi ancak bu eleştirilerin dozu artınca kriterlerin altını çizmeye, her toplantıda bu kriterleri gündeme getirmeye başladı” yorumunu yapan Yılmaz’a göre tarafların ciddi şekilde samimiyetlerini gözden geçirmesi şart. Aksi durumda Türkiye-AB ilişkileri ya donacak ya da geri gitmeye başlayacak. Yılmaz, “AB açısından büyük başarısızlıkların da kapıda olduğunu görüyoruz. Türkiye’yle vize pazarlığını doğru düzgün yürütemeyen AB’nin sığınmacı krizi bu noktaya taşıması da Avrupa kamuoyundaki sert tepkileri artıracaktır” öngörüsünde bulunuyor.

“Ankara geri adım atmaz”

Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Nail Alkan Türkiye-AB arasında ‘tarihi bir restleşme’ yaşandığını ve Ankara’nın ‘asla geri adım atmayacağını’ düşünüyor. Alkan, DW’nin “Peki, Türkiye-AB ilişkileri kopacak mı” sorusuna “Ankara’nın AB treninden atlayacağını düşünmüyorum. Avusturya’da neredeyse aşırı sağcı biri cumhurbaşkanı olacaktı. Almanya’da da aşırı sağ yükselişte. Ve Merkel’in sığınmacı krizini çözümündeki başarısı onun pozisyonunu koruyup koruyamayacağında belirleyici olacak. Ankara bunun farkında ve bu süreçte en çok Almanya’yı sıkıştıracak. Ve Merkel de bu yüzden –müzakere sürecek- diyor. Kriz büyüyecek ama ilişkiler kopmayacak” yanıtını veriyor.

Alkan’a göre vize muafiyeti için Türkiye ile AB’nin terör tanımında anlaşamaması da, AB’nin ‘samimiyetsizliğini’ gösteriyor. “Türkiye’deki terör algısı ile Avrupa’daki terör algısı farklı şeyler. AB, bu noktada Türkiye’ye daha çok anlayış göstermeliydi” diyen Alkan, Ankara’nın AB’ye neden kızdığını şöyle açıklıyor:

“Türkiye AB’nin çifte standartlarından bıkmış ve yılmış bir tavır sergiliyor ki, bu tavır kamuoyunda doğru bulunuyor. Vize muafiyeti Türk hükümetince çok önemli çünkü ancak bununla Türkiye kamuoyu AB'ye üyelik konusunda yeniden motive edilebilecekti. Ancak AB’den gelen çelişkili açıklamalar Türkiye kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Hükümet de bunun farkında olduğu için en sert açıklamalarla AB’ye yüklenmeye başladı. Tarafların birbirine yaklaşması için AB’nin daha samimi bir adım atması gerekiyor ki; bu konuda zaman kaybedilmemesi gerekir. Türkiye’den çok AB’nin atacağı adımların daha kritik olduğunu söyleyebiliriz.”

©Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara