Almanya’nın en çok ziyaret edilen mimari eserleri

Her yıl 6 milyon turistin gezdiği Köln Katedrali Almanya'da en çok ziyaret edilen mimari eser. Ren Nehri kenarında yükselen katedral Gotik mimariye sahip. Katedralde hürmetlerini sunmak için bebek İsa’yı ziyaret ettiklerine inanılan üç kralın kemikleri bulunuyor. İnşaatı 1880'de tamamlanan 157 metrelik katedral üzerinde taş ustaları ve heykeltıraşlar bugün de çalışmayı sürdürüyor.

18’inci yüzyıldan kalma, klasik mimariye sahip, 26 metre yüksekliğindeki bu bina sadece her yılbaşı yaklaşık 1 milyon kişiyi kendisine çekiyor. Yılda yaklaşık 12 milyon kişinin ziyaret ettiği Berlin’de Brandenburg Kapısı, görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Geçmişte iki Almanya’nın bölünmesinin simgesi olan yapı, günümüzde birliğin bir sembolü.

Tüm dünyadan yaklaşık 2,4 milyon turist her yıl Berlin’deki Alman parlamento binasını ziyaret ediyor. Britanyalı mimar Norman Foster tarafından tasarlanan cam kubbe bütün gün parıldadıktan sonra geceleri ışık yayan bir nesne gibi gökyüzünde adeta yüzüyor.

Barok tarzındaki Protestan kilisesi her yıl 2 milyon turist tarafından ziyaret ediliyor. 1945 yılında bombardıman sonucu zarar gören Frauenkirche 1994-2005 yılları arasında ihtişamlı kubbe resimleri ve altın bezemeleriyle yeniden inşa edildi. İnşa için tüm dünyadan bağışlarda bulunuldu. Böylece bir savaş kalıntısı, barışın sembolü olarak varlığını sürdürmeyi başardı.

Bavyera Kralı II. Ludwig’in romantik şatosu kuleleri, çatıları, burçları ve görkemli tören salonlarıyla herkesi büyülemeyi başarıyor. İnsanlardan kaçan kral, Allgäu bölgesinde Orta Çağ’ın şövalye şatosu idealine uygun bir yapı inşa edilmesini istemiş. Neuschwanstein Şatosu 2015 yılında yaklaşık 1 milyon 520 bin kişi tarafından ziyaret edildi.

“Dünyanın en ünlü kalıntısı” olduğu ileri sürülen şato, her yıl çoğu Amerikalı ve Japon yaklaşık 1 milyon turisti kendisine çekiyor. Eski bir Orta Çağ kalesinden 16 ve 17’inci yüzyılda Pfalz elektörünün görkemli şatosuna dönüşen yapı Fransız birlikleri tarafından zarar gördü. “Ich hab mein Herz in Heidelberg verloren” gibi eskimeyen Alman şarkıları ve filmleri şatonun efsanelerini canlı tutuyor.

Thüringen Ormanı içinde bulunan kalede 13’üncü yüzyılda “yoksulların meleği” olarak tanımlanan Azize Elisabeth yaşıyordu. Hıristiyanlıkta reform hareketini başlatanlardan Martin Luther de 1521 yılında Wartburg’a sığındı ve burada İncil’i Almancaya çevirdi. Her yıl 350 bin ziyaretçi 8 yüzyıllık sanat hazinelerini görmek için bu kaleye geliyor.

Prusya Kralı II. Friedrich 1747'de küçük ama hoş bir yazlık inşa edilmesini emretmiş ve şatonun üzerine de Fransızca “sans souci” (endişe yok) yazdırmış. Büyük Friedrich, bir üzüm bağına yukarıdan bakan 12 odalı şatoda yalnız kalıp biraz huzur bulmak istemiş. Şato artık huzurlu olmaktan bir hayli uzak, her yıl 350 bin ziyaretçi şatoyu ziyaret ediyor ve orijinal iç mekânı görebiliyor.