ABD'nin Necef'te yüz yüze olduğu ikilem
12 Ağustos 2004Necef’te Şiiler’in kutsal mekanlarından İmam Ali türbesinin çevresindeki binalara bakıldığında çoğunun yeni inşa edilmiş ya da onarılarak yenilenmiş olduğu dikkat çekiyor. Bu özelliği ile türbenin bulunduğu semt, şehrin diğer bölümlerinden açık bir şekilde ayırt edilebiliyor. Bunun nedeni Saddam Hüseyin döneminde yaşanan çatışmalarda eski binaların yerlebir edilmiş olması. Saddam Hüseyin Kuveyt savaşının hemen ardından yaşanan Şii ayaklanmasını bastırmaya çalışırken burada şiddetli çatışmalar yaşanmış ve Hazreti Ali’nin türbesi ve hemen yakındaki Şiiler’in en büyük mezarlığı gibi kutsal mekanlar dikkate alınmamıştı. O günlerin anıları Necef’teki Şii halkın hafızasından hala silinmiş değil. Mukteda el Sadr milisleri ile Amerikan ve Irak geçiş hükümeti askerleri arasında aylardır yaşanan ve son günlerde daha da şiddetlenen çatışmalar Necef halkının acı anılarını tazeledi. Son çatışmaların Saddam dönemindekilerden farkı: Bu sefer Şiiler katledilmiyor, Amerikalılar radikal bir Şii grubu teslim olmaya zorlamaya çalışıyor.
Mukteda el Sadr’ın Mehdi Ordusu daha geçtiğimiz yıl kuruldu ve uzun süre birkaç bin savaşçı ile Bağdat’taki Şii mahallesi Sadr City’de asayişi sağlamada görev yaptı. Ancak hemen hemen tümü Saddam Hüseyin döneminde öldürülen Şii liderlerin halefi olan Mukteda el Sadr kısa süre sonra Amerikalılar’a karşı direniş provalarına başladı. Amerikalılar Mukteda El Sadr’ı bir Şii dini liderin öldürülmesi suçlaması ile tutuklamak istedi. Sadr Bağdat’tan kaçarak kendisi için en güvenli yer olan Necef’e gitti.
Amerikalılar Sadr’a karşı ağır bir taarruza girişirse diğer Şiiler’in Sadr ile dayanışma içine girmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Şiiler bu genç ve hırçın adama sempati duyduklarından değil, Şiilik’in kutsal mekanlarının yok edilmesinden duydukları korku nedeniyle. Kaldı ki, Şiiler’in çoğu, Saddam dönemindeki çatışmalar ile bugünküleri birbirinden ayırt edebilecek durumda değil.
Saddam Şiiler’i toptan baskı altına almak ve gerçekleştirdikleri halk ayaklanması nedeniyle cezalandırmak istiyordu. Amerikalılar ve Bağdat’taki geçiş hükümeti ise sükunet istiyor ve Sünniler ile Felluce’de yaşanan çatışmaların ardından ikinci bir cephe açılmasını engellemeye çalışıyor. Sadr’ın tırmandırdığı huzursuzluğun, şimdiye kadar sessiz kalan barışçı Şii çoğunluğa sıçramasından da korkuluyor. Bu yönde bir gelişme kaosun ülkenin geniş bölümlerine yayılmasına neden olacak, özgürlük ve demokrasiye geçiş denemelerini engellemeye devam edecek, hatta tamamen torpilleyecektir.
Amerikalılar’ın ve Irak geçiş hükümetinin ikilemi, önlerindeki iki seçenekten hiçbirinin umut vermemesi. Meydanı Sadr’a bırakırlarsa kendi güçsüzlüklerini kabul etmiş olur ve Sadr’ı kahraman haline getirirler. Savaşa devam ederlerse Sadr’ın saklanmak için bilerek seçtiği kutsal mekanlara zarar verme riskine girerler. Bunun sonucunda yaşanacak felaket ise daha da büyük olur.