1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB 2007’de güven tazeledi

Bernd Riegert29 Aralık 2007

2007 yılına bunalımlarla sarsılmış, adeta felce uğramış olarak giren AB, yılı Lizbon Reform Anlaşması ile kapattı. DW Brüksel editörü Bernd Riegert, kamuoyunun Avrupa projesi ile yeniden barıştığına dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/Chov
Lizbon'da onaylanan Reform Anlaşması Avrupa Birliği'ni rahatlattı.
Lizbon'da onaylanan Reform Anlaşması Avrupa Birliği'ni rahatlattı.Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

AB Komisyonu’nun İletişimden Sorumlu Üyesi Margot Wallström, Lizbon Anlaşması’nı Birliğin 50. yıldönümünde güzel bir hediye olarak nitelendiriyor ve bu yıla veda etmek üzereyken, istatistiklere dikkat çekiyor: “İlkbaharda yaptığımız kamuoyu yoklamasında, uzun yıllardır en yüksek değerleri içeren, alışılmışın dışında bir sonuç aldık. Alınan sonucu ekonomideki gelişmeye ve Almanya’nın Dönem Başkanlığı’ndaki icraatine borçluyuz. Ankette AB üyesi olmak olumlu değerlendiriliyor. Avrupa Birliği kurumlarına daha fazla güven duyuluyor. Yıl sonunda, bazı alanlarda bu değerler düştü, ama yine de son 10 yıldakinden çok daha olumlu bir sonuç aldık.”


Reform anlaşmasıyla gelen ivme

Merkel, Reform Anlaşması'nın önünü açabilmek için Polonya ile zorlu pazarlıklar yaptı.
Merkel, Reform Anlaşması'nın önünü açabilmek için Polonya ile zorlu pazarlıklar yaptı.Fotoğraf: AP

Yapılan anket, kamuoyunun, AB Anayasa’sının gömülmesinden 2 yıl sonra, kamuoyunun Avrupa projesi ile yeniden barıştığını gösteriyor. AB’ne yeniden ivme kazandırması umulan reform anlaşması 13 Aralık 2007’de Lizbon’da, 27 üye tarafından imzalandı. Ancak bu yeni ahenk, kutlama töreni çerçevesindeki müzik programında yanlış notalar çalınmasını engelleyemedi.

Betthoven’in 9. Senfonisi’nin AB’nin resmi marşı olmasına izin verilmedi ve senfoni porgramdan çıkarıldı. Çünkü Birliğin devlet olduğu izlenimini uyandırabilecek herşeyden kaçınıldı. Bu tutum, Almanya Dönem Başkanıyken, Başbakan Merkel’in, Birliğe başkaldıran Polonya ve İngiltere ile, zorlu pazarlıklar, beceri ve şans sonucu vardığı uzlaşmanın bir parçası.

İki ayrı hıza sahip Avrupa

"Merkel, baktı ki olmuyor, yumruğunu masaya vurup, ‘böyle yürümez arkadaşlar, o zaman youmuza siz olmadan devam ederiz’ demekten çekinmez."

Hür Demokrat Partili Alman Avrupa Milletvekili Silvana Koch-Mehrin, Başbakan Merkel’in Haziran’da yapılan AB zirvesindeki tavrunu böyle tanımlıyor. Yola polonya ile devam etmek isteyen Angela Merkel, iki ayrı hıza sahip Avrupa zihniyetine karşı çıktı: “Üye devletlerle birlikte ortak yolu tekrar tekrar aramak, her caba ve güçlüğe değer. Afrika’da bir atasözü vardır: hızlı ilerlemek istiyorsan, yalnız yürü. Ama uzun bir yol katetmek istiyorsan, beraber yürü.”

Hür Demokrat Partili Alman Avrupa Milletvekili Silvana Koch-Mehrin, Başbakan Merkel’in Haziran’da yapılan AB zirvesinde "masaya yumruğunu vurduğunu" belirtiyor.
Hür Demokrat Partili Alman Avrupa Milletvekili Silvana Koch-Mehrin, Başbakan Merkel’in Haziran’da yapılan AB zirvesinde "masaya yumruğunu vurduğunu" belirtiyor.Fotoğraf: AP

Avrupa Birliği Reform Anlaşması, imzalanmadan önce, ilk olarak Macaristan tarafından onaylandı. Liderlerinin anlaşmaya imza attığı diğer 26 ülkede ise, onay sürecinin 2009 yılı ilkbaharına kadar, Avrupa Parlamentosu’nda seçimler yapılmadan önce tamamlanması bekleniyor. Son seçimlerde, birçok Avrupa karşıtı Parlamento’ya girmişti. 2009 yılındaki seçimde bunun önlenmesi amaçlanıyor. Reform Anlaşkası birçok yeni politik alanda çoğunluğun kararını öngörüyor. Polonya’nın önlemeye çalıştığı çifte çoğunluk sistemi geliyor: “Avrupa, dış politikadan sorumlu bir yüksek temsilci ile, sürekli bir Konsey Başkanı ile, çok daha güçlü bir birliktelik sergileyecek. Ulusal Parlamentolar ve dolayısı ile vatandaşlar, Avrupa’da alınan kararları daha çok etkileyebilecek. Kısacası bugün, Avrupa için iyi bir gün.”

”İç bunalım” aşıldı

AB’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Benita Ferrero-Waldner, Kasım ayırnda yapılan AB-Rusya toplantısını "geçiş dönemi zirvesi" sözleriyle değerlendirdi.
AB’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Benita Ferrero-Waldner, Kasım ayırnda yapılan AB-Rusya toplantısını "geçiş dönemi zirvesi" sözleriyle değerlendirdi.Fotoğraf: AP

Avrupa Birliği, iç bunalımı aştığına inanıyor ve daha çok, dünya çapındaki görevlerine yoğunlaşıyor. AB, iklim değişkliğine ve Rusya’nın giderek daha fazla agresifleşen enerji politikasına karşı, birlik ve beraberlik içinde karşı koymak istiyor.

Rusya’nın bu yeni kendine güveni ve yakında görevinden ayrılacak olan Devlet Başkanı Putin’in güç gösterisi, AB ile Kremli arasındaki olağan zirve toplantılarını olumsuz etkiliyor. Rusya ile ilişkilerde gelecek yıl yeni bir dönemin açılmasını uman, AB’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Üyesi Benita Ferrero-Waldner, geçen Kasım ayında yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “Bu zirve bir anlamda geçiş dönemi zirvesi, aynı zamanda Başkan Putin için de son zirve. Rusya’da seçimler yapılana kadar...Seçim sonrasında, sorunları daha olumlu bir ortamda ele almak için yeni bir fırsat doğacağını umuyorum.”

AB-Afrika zirvesinin önemi

AB Dönem Başkanı Portekizli Jose Sokrates'e göre Afrika Zirvesinde ilk kez her iki kıta, ortak ve iddialı bir stratejiyi benimsedi.
AB Dönem Başkanı Portekizli Jose Sokrates'e göre Afrika Zirvesinde ilk kez her iki kıta, ortak ve iddialı bir stratejiyi benimsedi.Fotoğraf: dpa

Afrika, 2007 yılında AB dış politikasının başlıca odağı oldu. İki kitadan liderler, 7 yıllık bir aradan sonra, Lizbon’da biraraya geldi. Toplantıya katılmayan tek lider, İniltere Başbakanı Gordon Brown oldu. Brown, Zimbabve’deki insan hakları ihlellerini protesto etmek amacıyla zirveyi boykot etti. AB ülkeleri, Afrika’daki bazı hükümetleri eleştirdi. Afrikalılar ise dayanışma içine girdi ve ekonomik işbirliği önerilerini reddetti. Avrupa Birliği Dönem Başkanı Portekizli Jose Sokrates, buna rağmen Afrika Zirvesini bir başarı olarak nitelendiriyor: “Bu zirve çok önemliydi, çünkü dünya tarihinde ilk kez, Avrupalılar’ın Afrika için öngördüğü bir stratejinin kabul edilmesiyle sonuçlanmadı. İlk kez her iki kita, ortak ve iddialı bir stratejiyi benimsedi.”

Daha fazla para, kalkınma ve yoksullukla mücadele amacıyla daha iyi bir yönetim tarzı üzerinde uzlaşmaya varıldı. Üç yıl sonra yeniden biraraya gelecek olan Avrupalı ve Afrikalı liderler, kaydedilen gelişmelerin bilançosunu çıkaracak.


Kosova meselesi

AB Özel Temsilcisi Wolfgang Ischinger’in girişimleri Kosova meselesinin çözümünde sonuç vermedi.
AB Özel Temsilcisi Wolfgang Ischinger’in girişimleri Kosova meselesinin çözümünde sonuç vermedi.Fotoğraf: AP

Kosova ise, 2007 yılının çözülmeyen sorunu olarak kaldı. AB Özel Temsilcisi Wolfgang Ischinger’in girişimleri sonuç vermedi. Ischinger çabalarının boşa çıkacağını Ekim ayında tahmin etmişti: “Kosova sorununun çözülebileceği kanısındayım. Ama tarafların uzlaşmak için gereken politik iradeye sahip olup olmadıkları sorusuna yanıt veremem.”

Kosova Arnavutlarının tek taraflı bağımsızlık ilan etmesi halinde, bunu tanımak istemeyen Birlik üyeleri var. Sırbistan ise bu konuda ödün vermemekte direniyor, Rusya’nın da desteğiyle Kosova Arnavutları’nin bağımsızlığını reddediyor.

Hirvatistan dışında, Balkan ülkeleri AB’nde çok yavas ve temkinli yaklaşıyor. Sırp savaş suçluları yakalanıp teslim edilmiyor. AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn: “Sadece AB değil, aday ülkeler de şartları yerine getirmeli. Sırbistan AB’ne üye olmak istiyor, AB Sırbistan’a değil.”

Schengen’e yeni katılım

Schengen Anlaşması'na yeni ülkelerin dahil edilmesiyle Baltık Denizi'nden Lizbon'a pasaportsuz seyahat imkanı ortaya çıktı.
Schengen Anlaşması'na yeni ülkelerin dahil edilmesiyle Baltık Denizi'nden Lizbon'a pasaportsuz seyahat imkanı ortaya çıktı.Fotoğraf: AP GraphicsBank

Aralık ayında Birliğe üye Doğu Avrupa ülkelerinin sınırları açıldı. 26. ve 27. üyeler olan Romanya ve Bulgaristan hariç, tüm ülkeler için Schengen Anlaşmasının öngördüğü seyahat özgürlüğü geçerli.

AB Komisyon Başkanı, Deutsche Welle’ye verdiği demeçte, 2007’nin Birlik için iyi bir yıl olduğu yönündeki görüşünü dile getirdi: “Avrupa, 21. yüzyılın getirdiği görevlerden ürkmemeli. Aksine, küreselleşme döneminde başarının örneğiyiz. Farklılığımızı çok ulusluluk ilkesine göre organize edebilirsek, herkesin herkesle iletişim içinde olduğu bir dünya için gereken donanıma sahip oluruz.”

Sarkozy’nin önerisi

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, kendisini ve Fransa’yı yeniden Avrupa hareketinin lideri konumunda görmek istiyor, Birliğe bir dizi yeni öneri getiriyor ve Türkiye’nin üyeliğini engellemeye çalışıyor: “Avrupalı demokrasilerin, Birliğin sınırları konusunda tartışması mümkün olmalı. Bu nedenle, izleyeceğimiz yolu belirleyecek bir ‘Akil Adamlar Komitesi’ kurulmasını önerdim.”