1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

20 Şubat 2013

Suriye'de şiddet, Güney Kıbrıs'taki ekonomik durum ve Almanya'da Federal İdare Mahkemesi'nin basın özgürlüğüne ilişkin kararı, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.

https://p.dw.com/p/17iVS
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Hamburg’da yayımlanan Die Zeit gazetesi, Suriye'deki durumu irdeliyor:

"Artık Esad generalleri, yerleşim bölgelerine 11 metrelik Scud füzeleri de atıyor. Batı da buna izin veriyor. Uçuşa yasak bir bölge oluşturulması çağrılarını ise federal hükümet, bilindik bir gerekçe ile yani durumun daha da vahimleşebileceği endişesi ile reddediyor. Hâlâ diplomatik bir çözümden bahseden Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin açıklamaları, daha çok kendi kendini kandırmacaya benziyor. Zira diplomatik çözüm diye bir şey kalmadı. Çok fazla kan aktı. Kafalarda çok fazla kin birikti. Sonuç kimin lehine olursa olsun Suriye sorunu, maalesef silahlarla bir sona kavuşacak."

Suriye'den Akdeniz'e uzanıyoruz... Ludwigshafen’da yayımlanan Rheinpfalz gazetesi, devlet başkanlığı seçimleri ikinci turu öncesi, iflasın eşiğindeki Güney Kıbrıs'ı ele alıyor:

"840 binlik nüfusu Kıbrıs, aslında ekonomik açıdan da cüce bir devlet. Yani Kıbrıs AB’den çıkarılıverse, Avrupa ekonomisinin istatistiklerinde ancak virgülden sonraki rakamlarla oynamak gerekebilir. Bu durumun Kıbrıs’ın aleyhine olduğu söylenebilir. Ama bu çok aceleci bir çıkarım olur. Zira küçük ada ülkesinin ekonomik açıdan önemsizliğinden bağımsız olarak, bir Euro ülkesinin iflas etmesi, sonuçları kestirilemeyecek ve emsal teşkil edecek bir risk yaratabilir."

Almanya basın özgürlüğünü tartışıyor. Federal İdare Mahkemesi’nin, federal kurumların gazetecilere her bilgiyi vermek zorunda olmadığı yönündeki kararı basın örgütlerinin tepkisini çekti. Dava, Federal İstihbarat Teşkilatı'ndan talep ettiği bilgiyi alamayan bir gazetecinin başvurusu üzerine başlamıştı. Mahkeme, eyalet yasalarındaki gazeteciye istediği bilgiyi verme yükümlülüğünün federal birimler için geçerli olmadığı sonucuna vardı.

Berlin merkezli Neues Deutschland gazetesi, konuyu yorum sütunlarında şöyle değerlendiriyor:

“Yaklaşık 45 yıldır tüm kurumlarda Eyalet Basın Yasası uygulanıyor. Gazetecilerin lehine olan bu yasaya göre; eğer bir gazeteci hükümet organlarından bir bilgi talep ederse söz konusu kurumun cevap vermeme hakkı bulunmuyor… Bu, verilen yanıtın her zaman istenen kalitede olduğunu göstermez, ama yine de gazetecilerin eli boş da bırakılmaz. Ancak Leipzig’deki Federal İdare Mahkemesi’nin kararı, gazetecilerin federal kurumlardan bilgi talep etme hakkını değiştirebilir. Basının bilgi isteme hakkının doğrudan Anayasa’ya bağlı olduğu yönünde verilen karar, aslında gazetecilik çalışmalarının kısıtlanması anlamına gelir. Çünkü federal çapta, kurumları basına karşı yükümlü yapan böyle bir yasa bulunmuyor. Yani 'gazeteci yanıt ister, kurumlar verir' kuralı, son mahkeme kararıyla 'gazeteci ister, federal kurum verebilir'e dönüştü. Bu korumacı tutumun ardında, karmaşık, partiler üstü, bürokratik ve teknokrat bir yapının kısmen paranoyaya varan bir güvenlik ihtiyacı bulunuyor. Vatandaşlar hakkında mümkün olduğunca veriyi toplayan düzen, kendi etrafına ise duvar örmeye devam ediyor.”

Frankfurter Rundschau gazetesi aynı konuya ilişkin yorumunda İçişleri Bakanı'nı eleştiriyor.

"Leipzigli yargıçların 'asgari bilgi verme yükümlülüğü' şeklindeki nitelemesi, kuşkusuz ilginç olduğu kadar tehlikeli de. Bu, eğer basının federal kurumlardan bilgi alma hakkının kısıtlandığı anlamına geliyorsa kesinlikle kabul edilemez bir karar. O zaman bu hükmün bir an önce Anayasa Mahkemesi tarafından yeniden incelenmesi gerekir. Federal İçişleri Bakanlığı belki davanın neticesinden, yani gazetecinin haksız bulunmasından memnun olabilir. Ama İçişleri Bakanı Hans Peter-Friedrich’in sadece Federal İstihbarat Teşkilatı'nın patronu olmadığını, anayasanın korunmasından da sorumlu bir bakan olduğunu arada sırada hatırlamasında yarar var. Ancak basına karşı cephe alışı, Bakan’ın anayasanın özünü anlamadığına işaret ediyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu