2025'te Türkiye ekonomisini neler bekliyor?
30 Aralık 2024Türkiye ekonomisi son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuç" tezini hayata geçirmek istemesiyle ağır bir ekonomik darboğaza sürüklendi. TÜİK'e göre, Kasım 2020'de yüzde 15 seviyesinde olan enflasyon, iki yıl sonra, Kasım 2022'de yüzde 85'i gördü. Bağımsız kuruluşların açıkladığı enflasyon verileri ise vatandaşın hissettiği enflasyonun bu dönemde yüzde 150'lere dayandığını gösteriyor.
Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden biri haline gelen Türkiye'de TCMB'nin faiz politikası ve enflasyon beklentileri üzerine tartışmalar, 2025'te de devam edecek. Yılın son günlerinde Merkez Bankası'nın 22 ayın ardından sürpriz bir faiz indirimine gitmesi, 2025 yılında AKP hükümetinin enflasyonla mücadele ile büyüme arasında gerilimli bir süreç yaşayacağına işaret ediyor. Yıl sonu enflasyonu yüzde 45 düzeyinde seyrederken, 2025 yılı için asgari ücrete yapılan yüzde 30'luk zam çalışanlar ve muhalefet tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Milyonlarca ücretli çalışanın 2025'te harcamalarını daha da kısması ve yoksulluğun artması bekleniyor.
Bu süreçte enflasyonla mücadele kapsamında kamuda tasarruf tedbirlerini artıracak ve vergide adaleti düzenleyecek maliye politikalarının ve yapısal reformların devreye sokulup sokulmayacağına dair soru işaretleri sürüyor. Dış ticaret tarafında, ihracattaki durgunluk ile beraber düşen ithalat faturası, cari dengeyi olumlu etkiliyor. 2025 yılında Türkiye ekonomisindeki büyümenin yüzde 3 düzeyinde seyretmesi, enflasyonun ise en iyi ihtimalle yüzde 30'lara inmesi beklentisi hakim.
Beş soruda 2025 yılında Türkiye ekonomisinde beklenen gelişmeleri ortaya koyduk:
1-Türkiye ekonomisi 2025'te nasıl bir büyüme performansı gösterecek?
Türkiye ekonomisi, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinin olumsuz etkisine rağmen, 2023'ün tamamını yüzde 4,5 oranında büyüme ile kapatmıştı. Kişi başına gelir ise 2023 sonunda 13 bin 110 dolara çıkmıştı. 2024 ilk çeyrek büyümesi yüzde 5,3 olarak ölçülürken, Mart 2024'te yüzde 50'ye çıkan politika faizinin yılsonuna kadar bu seviyede kalması ile ekonomi çarklarında yavaşlama kendini gösterdi. İkinci çeyrek büyümesi yüzde 2,4, üçüncü çeyrek büyümesi ise yüzde 2,1 olarak ölçüldü. Dördüncü çeyrek verisinin de gelmesi sonrasında, Türkiye'nin 2024'ün tamamında yüzde 3,5 düzeyinde büyümesi bekleniyor. Hükümet 2024 sonu itibarıyla milli gelirin 1,3 trilyon doları, kişi başına düşen gelirin ise 15 bin doları aşacağını öngörüyor.
2025 için ise aralarında Türkiye'nin de olduğu gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarında düşüş beklentisi hakim. Uluslararası Finans Enstitüsü'ne (IIF) göre, gelişmekte olan piyasalara yönelik sermaye akışları 2024 yılındaki 944 milyar dolar seviyesinden 2025'te 716 milyar dolara gerileyecek. Bu nedenle aralarında Türkiye'nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde büyümenin 2024'teki yüzde 4'ler seviyesinden yüzde 3 bandına çekileceği öngörülüyor.
Türkiye'de ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele programını sürdürürken, faiz indirimleri ile birlikte büyümenin sert düşmesinin önüne geçmeyi hedefliyor. Ancak yüzde 30 zam ile 2025 için 22 bin 104 TL olarak belirlenen asgari ücret düzeyi, milyonlarca ailenin 2025'te ciddi bir gelir kaybına uğrayacağına işaret ediyor. Bu durum iç talepte önemli bir yavaşlamaya işaret ederken, büyümenin de beklentilerin ötesinde yavaşlamasını beraberinde getirebilir.
Hükümetin 2025 büyüme hedefi yüzde 4. Öte yandan AB Komisyonu Türkiye için 2025 büyüme tahminini yüzde 3,2 olarak açıklarken, OECD ise 2025'te Türkiye ekonomisinin yüzde 2,6 büyümesini öngörüyor.
2- 2025'te enflasyonla mücadele başarıya ulaşacak mı?
Mayıs 2023'te gerçekleştirilen genel seçimler ve cumhurbaşkanı seçimi sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP yönetimi güven tazelemiş oldu. Seçim sonrasında ekonominin başına getirilen Mehmet Şimşek, ilk iş olarak Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuç" tezi nedeniyle patlama yapan enflasyon ile mücadele için harekete geçti. Bu noktada en önemli silah olarak görülen politika faizi, aradan geçen 1,5 yılda yüzde 8,5'ten yüzde 50'ye ulaştı. Son birkaç ayda yıllık enflasyonda yüzde 50'nin altının görülmesi sonrasında, 22 ay aradan sonra ilk faiz indirimi geldi ve politika faizi 250 baz puanlık indirimle yüzde 47,5'e çekildi.
Ekonomide son yılların en büyük problemi olan yüksek enflasyon, faiz artışları ve baz etkisiyle 2024 sonunda yüzde 45 seviyelerine geriledi. Ancak hem TCMB hem de OVP öngörülerini aşan yıl sonu enflasyonu, 2025 boyunca da en çok konuşulan konu olmaya devam edecek.
Aylık enflasyonda hala yüzde 2 ve aşağısı görülemediği için 2025 senaryoları da değişkenlik arz ediyor. Özellikle gıda, eğitim, ulaştırma ve hizmet enflasyonundaki yapışkanlık 2025 yılının ilk yarısında da devam edecek. 2025 yılı için TCMB öngörüsü yüzde 21'lik enflasyona işaret ederken, OECD ve IMF gibi uluslararası kurumlar ise 2025 sonunda enflasyonun en fazla yüzde 30'a geriletilebileceği görüşünde. Bu süreçte küresel konjonktürde keskin değişimler olmazsa, faiz indirimlerinin de enflasyondaki düşüş ile paralel olarak sürmesi bekleniyor.
3- Yeni yılda işsizlik artacak mı?
Türkiye ekonomisinin kronik sorunlarından biri olan işsizlik, son yıllarda yatay bir seyir izliyor. Bunda gerek Covid-19 pandemisi sonrası gerekse 6 Şubat depremlerinin ardından devletin yürürlüğe koyduğu önlemlerin payı var. 10 Aralık 2024 tarihinde açıklanan son işgücü istatistiklerine göre, işsizlik oranı 2024 yılı Ekim ayında yüzde 8,8 seviyesinde gerçekleşti. Kasım ve aralık gerçekleşmeleri sonrasında, 2024 yılı sonu itibarıyla işsizlik oranının yüzde 9'u aşması, işsiz sayısının ise 3,5 milyona yaklaşması bekleniyor.
Öte yandan TÜİK verilerinde işsizlikte anlamlı bir yükseliş gözükmese de, zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan "atıl işgücü oranı" yani geniş tanımlı işsizlik, 2024 sonu itibariyle yüzde 30'lar gibi çok yüksek bir seviyesinde seyrediyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi'nin verilerine göre, son 2 yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 3,5 milyon artarak 11,2 milyona yükselmiş durumda.
Yeni yılda ise büyümedeki yavaşlamanın etkisiyle, işsiz sayısında artış bekleniyor. OVP'de 2024 sonu için yüzde 9,3'lük işsizlik oranı öngörülürken, bu oranın 2025 sonunda yüzde 9,6'ya çıkacağı öngörülüyor. Uluslararası kuruluşların beklentisi ise OVP'den yüksek seyrediyor. IMF ve AB Komisyonu Türkiye'de işsizliğin 2025'te yüzde 9,9'a çıkacağı tahmininde bulunurken, yalnızca Dünya Bankası Türkiye'de işsizliğin 2025'te yüzde 9'da kalacağı tahmini yapıyor.
4- Türkiye'nin dış ticareti nasıl bir seyir izleyecek?
Türkiye ekonomisinin dış ticaret performansı hem yüksek üretim maliyelerinin hem de başta Avrupa Birliği olmak üzere hedef pazarlardaki durgunluğun etkisiyle, 2024 yılında zayıf seyretti. Bu durum dış ticaret açığında kayda değer bir azalmaya yol açsa da, ihracatta yaşanan kan kaybı Türkiye'nin küresel pazarlardaki rekabetçiliğini olumsuz etkiliyor.
Ocak-kasım döneminde ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,5 artışla 238 milyar 486 milyon dolar, ithalat yüzde 6,4 azalışla 311 milyar 703 milyon dolar oldu. Bu dönemde dış ticaret açığı ise yüzde 27 azalarak 73 milyar 216 milyon dolara geriledi. 2024 sonunda ihracatın 260 milyar dolar, ithalatın 340 milyar dolar olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
2025 için beklentiler ise yıllık ihracatın 280 milyar dolara çıkarılması yönünde. Ancak küresel pazarlarda talebin yavaş seyretmesi, yurt içi üretimde ise rekabetçiliği koruyacak maliyetlerin kaybedilmesi 2025'e dair umutları zayıflatıyor. OVP tahminleri 2025 sonu ithalat faturasının ise 369 milyar dolar olacağı yönünde. Ancak küresel konjonktürdeki gelişmeler, özellikle emtia fiyatlarında olası bir sıçrama, ithalat faturasının kabarmasına neden olabilir.
5- Carı açık ve bütçe açığında hangi gelişmeler bekleniyor?
TCMB'nin ve ekonomi yönetiminin 2024 yılında uyguladığı politikalar, enflasyonda hedeflenen iyileşmeyi sağlamamış olsa da, ekonominin bir diğer kronik sorunu olan cari açıkta kayda değer bir düzelme yarattı. Haziran-Ekim 2024 döneminde üst üste 5 ay fazla veren cari denge, yılın 10 ayında toplam olarak 36,1 milyar dolardan 3,3 milyar dolara indi. Son 12 aylık veriler göre ise açık 46 milyar dolardan 7,7 milyar dolara inmiş durumda.
Ancak bu olumlu tablonun kasım ve aralık ayında tersine dönmesi bekleniyor. Zira yıl sonunda hem dış ticaret açığında büyüme hem de turizm gelirlerindeki düşüş devreye girmiş olacak. Yani aslında 2024'ün ikinci yarısında yaşanan cari dengede başarı, Türkiye'nin üretim ve ihracattaki başarısından çok konjonktürel bir etki. Bu nedenle sürdürülebilir bir zemine oturması mümkün gözükmüyor.
2024 sonunda cari açığın GSYH içindeki payının yüzde 1,7 düzeyinde gerçekleşmesi beklenirken, OVP'de 2025 yılında cari açığın GSYH içindeki payı yüzde 2 olarak öngörülüyor. Ancak dış ticarette olduğu gibi cari dengenin düzeyinde de 2025'teki belirsizlik ortamının nereye doğru evrileceği belirleyici olacak.
Öte yandan 2025 yılında, enflasyonun seyri açısından önemli olan bütçe dengesi de dikkatle izlenecek. 2024'te yıllık bazda harcama artışı yavaşlasa da gelir artışının daha belirgin ivme kaybetmesi nedeniyle, bütçe performansı önceki yıla göre kötüleşti. Hükümetin geçen hafta TBMM'de yasalaştırdığı 2025 Bütçe Kanunu'na göre, 2025'te bütçe giderlerinin 14 trilyon 731 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 12 trilyon 800 milyar lira olması hedefleniyor. Bir başka deyişle, 2025'te bütçenin neredeyse 2 trilyon TL açık vermesi bekleniyor.
Buna karşın, hükümetin art arda koyduğu vergiler ve fiyat artışları sayesinde 2025 yılında merkezi yönetim bütçe gelirlerinin yüzde 41,2 artışla 12 trilyon 800 milyar liraya, vergi gelirlerinin ise yüzde 46,5 oranında artarak 11 trilyon 139 milyar liraya ulaşacağı tahmin ediliyor.
DW Türkçe'ye VPN ile nasıl erişebilirim?