İran nükleer krizinde gözler Türkiye üzerinde
21 Nisan 2010İran’ın nükleer programıyla ilgili kriz tırmanırken, gözler Türkiye’nin politikasına ve arabuluculuk çabalarına çevrildi. Erdoğan hükümetinin atacağı adımlar büyük önem taşıyor, zira Türkiye hem ABD’nin yakın müttefiki hem de BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi. Aynı zamanda Türkiye’nin İran ile yakın bir diyaloğu ve Tahran üzerinde ikna gücü bulunuyor.
Arabuluculuk çabalarını sürdüren Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dün Tahran’da kritik temaslarda bulundu. Türk diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre tarafları uzlaştırma yönünde olumlu ilerleme sağlandı ve Davutoğlu bu konuda Batılı müttefiklerini bilgilendirmek için Brüksel’e gitti. Türk Dışişleri Bakanı'nın burada AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile bir araya gelmesi bekleniyor.
Ankara zor tercihlerle karşı karşıya. Bir yanda ABD ve AB ülkeleri, İran’a yönelik yeni yaptırımlar talep ediyor. Türkiye ise kendi güvenliğini tehdit edecek ve ekonomisine zarar verecek gelişmeler istemiyor. NATO üyesi, AB adayı Türkiye’nin İran konusunda farklı bir politika izlemesi ise tartışmaları beraberinde getiriyor.
ABD ve Avrupa arasında bağları güçlendirmeyi amaçlayan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nunTürkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, İran hakkında “transatlantik konsensüs” olduğunu vurguluyor ve Batı'da oluşan hassasiyete şu sözlerle açıklık getiriyor:
“Türkiye’nin de içersinde bulunduğu transatlantik topluluğunda Türkiye hariç tüm ülkeler İran’ın bir nükleer silah sistemi geliştirmek üzere olduğuna işaret eden yeterince delil olduğu konusunda hemfikir. Türkiye değil. Yaptırımlar uygulanması konusunda da bir ittifak var. Yaptırım uygulanması konusunda da bir ittifak mevcut. İşte Türkiye bu ittifak konusunun dışında kalıyor.”
Türk hükümeti neden farklı düşünüyor?
Adalet ve Kalkınma Partisi Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve milletvekili Suat Kınıklıoğlu, Türkiye’nin temel konularda Batılı müttefikleriyle aynı görüşte olduğunu ancak İran’ın nükleer silah ürettiği konusunda yeterince delil olmadığına işaret ediyor.
“Nükleer bir İran istemiyoruz çünkü bölgenin nükleerleşmesini çok tehlikeli görüyoruz. Ama şu anda UAEK’nın raporlarına bakarsanız,bir belge bir rapor yok ortada. Zan var” diyen Kınıklıoğlu sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Diğer BM Güvenlik Konseyi üyelerinin hiçbirinin 380 km sınırı yok İran'la, hiçbirinin 10 milyar dolar ticaret hacmi yok, hiçbiri doğalgazının yüzde 20’sini ithal etmiyor, İran’dan, hiçbiri iki milyona yakın İranlı turist ağırlamıyor.”
“Ankara’nın argümanları bazen tutarsız”
Alman Marshall Fonu’nun Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı ise Türkiye’nin İran konusunda öne sürdüğü argümanların bazen tutarsız olduğunu, Batı tarafından anlayışla karşılanamayacağını dile getiriyor ve şunları söylüyor:
“ Şimdi, ‘Biz yaptırımlara karşıyız, İsrail’in nükleer silahı varken İran’ın neden olmasın, Ahmedinecad bana söyledi ben de ona inanıyorum nükleer silah yapmıyorlar’ gibi söylemlerin anlayışla karşılanması mümkün değil. Türkiye bir tepkileri çekiyor, ikincisi küçük bir ihtimalle de olsa; oluşumunda Türkiye’nin hiçbir katkısı olmayan dolaysıyla Türkiye için daha da zararlı yaptırımlar hayata geçebilir.”
Erdoğan yeni yaptırımlara karşı
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan İran’a yaptırım uygulanmasına karşı olduğunu açıkça söyledi. Türk diplomatlar da, “amaca uygun araçlar” kullanılarak Tahran yönetiminin ikna edilmesinden yana. Kuzey Kore ve Irak’a sert yaptırımlar uygulandığını ancak sonuç alınamadığını hatırlatan Ankara, İran gibi güçlü bir devlet geleneğine sahip bir ülkenin bu yolla ikna edilemeyeceği görüşünde.
Türkiye’nin en büyük kaygısı, ekonomik yaptırım uygulanması durumunda komşu ülke İran ile ticaretinin büyük darbe alması. Ayrıca Türkiye, doğalgaz konusunda Rusya’nın ardından İran’a bağımlı.
Ankara ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin uzlaştığı bir yaptırım metninin kendisine dayatılması olasılığından rahatsız. ABD taslak metini konseye getirmeden önce Türkiye ile paylaşma sözünü verdi ve bir danışma mekanizması inşa etti. Ancak Türkiye yaptırımlara karşı ve AKP milletvekili Kınıklıoğlu Türkiye’nin pozisyonunu şöyle aktarıyor:
“Yaptırımlar aşamasına gelirseniz eğer, çok ajite olmuş ve çok karşıt bir İran karşınızda bulursunuz. O noktadan sonra geri dönmek çok zor olur çünkü gerginlik tırmandırılır muhtemelen. Sonuç alınamayan yaptırımlar Batı dünyasında daha büyük bir hayal kırıklığı yaratıp daha radikal aşamalara sevk edecektir. Dolaysıyla bu işin diplomatik yolla çözümlenmesi hem İran’ın hem bölge ülkelerinin hem de bu konuda hassasiyet gösteren ABD İsrail ve Avrupalı müttefikleri gibi herkesin lehine.”
Uranyum takası formülü tartışılıyor
Türkiye, soruna diplomatik bir çözüm bulunmasında ısrar ediyor. İran’ın ihtiyaç duyduğu uranyumun ülke dışında zenginleştirilmesine ilişkin teknik görüşmelerin olumlu yönde ilerlediği belirtiliyor. Burada Türkiye de alternatiflerden biri.
Meclis Dışişleri Komisyonu üyesi Kınıklıoğlu, “Türkiye’nin elinde sihirli bir anahtar” derken, diplomatik çözüm bulunması konusunda umutlu konuşuyor:
“Türkiye hakikaten son aylarda özellikle Sayın Dışişleri Bakanımızın yürüttüğü çok gizli diplomasi sayesinde bir iki yıldır hiç olmadığı kadar uluslararası camianın ve İran’ın tatmin olabileceği bir formül üzerinde çalışıyor.”
Ayrıca Türkiye’nin İran konusunda pozisyonunda garipsenecek bir durum olmadığını savunan Kınıklıoğlu, şu dikkat çekici değerlendirmeyi aktarıyor:
“Türkiye ile İsrail arasındaki gerginliği tasvip etmeyen unsurlar. Türkiye’nin İran politikasını bu eksen tartışması çerçevesinde sürekli okumak istiyorlar. Böyle bir şey yok Türkiye kendi komşuluk politikası ulusal çıkarları ve gayet tabi ki ABD ve Batılı müttefikleriyle olan ilişkilerini değerlendirerek bir karar verecek ama bunun kolay bir konu olmadığı belli.”
Türkiye Batı ittifakı ile ters mi düşüyor?
Oysa ABD başta olmak üzere Batılı müttefikleri Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi'nde İran’a uygulanacak yaptırımlar konusunda vereceği oyu, Batı ittifakı ile ilişkilerini belirleyebilecek bir barometre olarak algılıyor. Önde gelen Amerikan düşünce kuruluşunun Türkiye Direktörü Ünlühisarcıklı da bu görüşe katılıyor, “Bir çok kişi açısından Türkiye’nin İran konusunda vereceği nihai karar Türkiye’nin nerden olduğunu belli edecek” diyor.
Batılı ülkelerin gündemini meşgul eden bir diğer endişe de, İran’ın nükleer silah geliştirmesi durumunda, bunun bölgede nükleer bir silahlanma yarışı başlatması. Bugüne kadar nükleer silah geliştirmeye ilgi duymayan Türkiye ve diğer bölge ülkelerinin yönelimlerini değiştirebileceği endişesi gerçekçi mi?
AKP Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Kınıklıoğlu “Türkiye buna tenezzül etmez” diyor ve ekliyor:
“Bir NATO şemsiyesinin yeteri kadar caydırıcılık unsuru taşıyacağını düşünüyorum.”
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Değer Akal / Deutsche Welle – Ankara
Editör: Ahmet Günaltay